



Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

|
Güncelleme:
13.08.2001
Mazlumder:
Akkise Beldesi İnceleme Raporu
Tarih: 10 Ağustos 2001 Saat : 21:30 ila 24:00 arası
Yer: Konya ili, Ahırlı ilçesi Akkise beldesi
Olay: Ahırlı, Yalıhöyük ve Bozkır ilçeleri jandarma
karakollarına bağlı 80 kadar jandarmanın, jandarma astsubay
Ali Çalışkan komutasında belde meydanında halkı toplayarak
halkın üzerlerine açılan ateş sonucu, belde meydanında 1
kişinin ölümü ve yaklaşık 50 kişinin yaralanması olayıdır.

Ayrıntılar: MAZLUMDER Konya Şube Başkanı Mustafa
Akmeşe, MAZLUMDER GYK Üyesi Adem Seleş ve Avukat Mustafa
Atılgan'dan oluşan inceleme heyeti, 12 Ağustos 2001 saat
13:00 de Akkise beldesine varmıştır. İlk olarak olay sırasında
öldürülen Hasan Gültekin'in evine gidilmiş, ailesine taziyede
bulgünduktan sonra orada bulunan yaklaşık 30 köylüden olayla
ilgili bilgi alınmıştır.

Olay tek başına bir olay olmayıp, geçmişte yaşananlarla
bağlantılıdır. Alınan bilgilere göre yaklaşık 6 ay kadar
önce Ahırlı İlçe Jandarma Bölük Komutanlığına atanan Astsubay
Kıdemli Üstçavuş Ali Çalışkan, Akkise beldesi ahalisi üzerinde
baskı kurmak istemiştir. Normalin ve gerekenin üzerinde
bir sıklıkla beldeye gelip gitmiştir. Buna bağlı olarak;
yaklaşık 3 ay kadar önce kaçak aramak bahanesiyle bir düğün
evini izinsiz olarak aramış, sadece kadınların bulunduğu
evde taciz ateşi açmış, düğün sahibi olan yaşlı kadın bayılmıştır.
Aynı komutan düğün evinin oğullarını 8 gün gözaltında tutarak
işkence yapmıştır. Olay adlî makamlara intikâl ettirilmiştir.

Bu olaydan 2 ay sonra ise yine Astsubay Ali Çalışkan, kimlik
kontrolu sırasında kimliğini ibraz etmediği için Şükrü Gültekin
ve Ali Araç adlı şahısları gözaltına almış ve ikisinin de
gözlerini bağlatarak yaklaşık birbuçuk saat işkence yapmıştır.
Daha sonra bu iki kişi, muhtar tarafindan karakoldan alınmıştır.
Ali Araç'ın bir kulağından hâlâ kan gelmektedir. Ayrıca
Şükrü Gültekin son olayda sırtından aldığı dipçik darbeleriyle
ağır sekilde yaralanmıştır. Şükrü Gültekin, son olayda öldürülen
Hasan Gültekin'in de ağabeyidir. Bu ve benzeri olaylar nedeniyle
savcı tarafından Jandarma Astsubay Ali Çalışkan'ın uyarıldığı
da halk tarafından nakledilmiştir.

Son olarak 10 Ağustos 2001 tarihinde saat 21:30 civarında
beldeye Ahırlı İlçesi Jandarma Karakol Komutanı Astsubay
Üstçavuş Recep karabacak ve bir uzman çavuş komutasında
bir araba (20 kadar) asker gelmiştir. Belde meydanında bulunan
3 kahvehaneden ikisinde kimlik kontrolu yaptıktan sonra,
askere çağrı pusulası alan yaklaşık 120 asker adayının veda
eğlencelerinin yapıldığı kahvehanede kimlik kontrolu yapmıştır.
İki asker adayı tarladan geldiklerini, sadece üzerlerinde
askerliğe çağrı pusulalarının bulunduğunu söylemislerdir.
Bunları kimlik olarak kabul etmediğini galiz ve ağza alınmayacak
küfürlerle ifade eden komutan, kimliği olmayan iki genci
götürmek istemiştir. Kahvehanedekiler buna gerek olmadığını
arkadaşlarını tanıdıklarını ve herhangi bir vukuatın olmadığını
söyleyerek arkadaşlarını vermek istememişlerdir. Daha önce
aynı şekilde gözaltına alınanlara yapılan işkencelerin,
belde halkını böyle davranmaya sevk ettiği izlenimi edinilmiştir.
İki genci götüremeyen jandarmalar arabayı kalabalığın üzerine
sürmüşler ve bir daha geleceğiz diyerek ve küfürler ederek
beldeyi terk etmişlerdir. Bu olaylar sırasında 4-5 kişi
jandarmalar tarafindan dipçiklenmiş ve dövülmüştür.

Halktan
alınan bilgilere göre yaklaşık bir saat kadar sonra Konya
İl Jandarma Alay Komutanlığı'ndan yardım isteyen Karakol
Komutanı, Yalıhöyük ve Bozkır jandarma birliklerinden alınan
destekle 8 araba ve yaklaşık 80 askerle beldenin araba ile
bile geçilemeyen bir yerinden beldeye yeniden dönmüştür.
Bu sefer askerlerin başında sivil elbiseli olarak İlçe Jandarma
Bölük Komutanı Astsubay Kıdemli Üstçavuş Ali Çalışkan yer
almıştır. Halkı beldenin meydanına dipçik darbeleriyle ve
hakaretlerle toplamışlardır. Bu arada da devamlı etrafa
ateş açılmaktadır. Kendinden geçmiş bir şekilde bağırıp
çağıran, halka küfürler eden ve bir elinde tabanca ve bir
elinde otomatik tüfekle etrafa ateş eden Jandarma Astsubay
Ali Çalışkan, gerek Belediye Başkanı Abdullah Kayaalp, gerek
beldenin ileri gelenlerinin uyarılarına kulak asmamıştır.
Yaklaşık olarak 20 dakika süresince bir kısım askerler havaya
ateş ederken, bir kısım askerler ise suç delili olan mermi
kovanlarını toplamışlardır. Çevredeki cami, evler ve belediye
binasında kurşun izleri müşahede edilmiştir. Resmi rakamlarda
920 olan mermi sayısının aslında binlerle ifade edileceği
belirtilmiştir. Çünkü olay 24:00 civarlarında bitmesine
rağmen, tahkikat sabahleyin 07:00 civarında başlamıştır.
Bu geçen süre içerisinde halktan bazı kimselerin de mermi
kovanlarını topladıkları ifade edilmiştir.

20
dakika süren yaylım ateşi sonucunda askere "araç bin" emri
veren İlçe Jandarma Bölük Komutanı Ali Çalışkan, asker bindikten
sonra halkın arasından etrafa ateş ederek araçlara doğru
yürümüştür. Bu ateş sırasında Yusuf Gültekin (öldürülenin
amcası) sivil elbiseli Jandarma Astsubay Ali Çalışkan'ın
bir kişiyi öldürüp 4 kişiyi yaraladığını görmüştür. Hasan
Gültekin olay yerinde vefat etmiştir. Hasan Gültekin karnından
aldığı tek kurşun yarası sonucu ölmüştür. Daha sonra jandarmalar
olay mahallini terk etmişlerdir. Sonra mülki amir olan Ahırlı
Kaymakamı Fatih Yılmaz'a haber verilmiştir. Saat 02:00 civarlarında
resmi yetkililer beldeye gelmişlerdir. Resmi açıklamalarda
yer verildiğinin aksine, hiçbir jandarma olay sırasında
yaralanmamış ve karşılık görmemistir. Askeri araclara da
hiçbir şekilde zarar verilmemiştir. Olaylar sırasında ses
bombası oldugu zannedilen bir bomba atılmış, bombanın patladığı
yerdeki barut izi görülmüştür. Olay tamamen tek taraflı
olarak gelişmiştir.

Olayla
ilgili bilgiler, öncelikle ilk kimlik yoklaması sırasında
kahvehanede bulunan Mehmet Üstündağ ve öldürülen Hasan Gültekin'in
amcası olan Yusuf Gültekin'den alınmıştır. Ayrıca olay mahalli
gezilmiş yaklaşık 50 kadar kişiyle görüşülmüştür. Görüşmeler
birbirini doğrulamaktadır. Olay mahallinde bulunduğumuz
sırada İçişleri Bakanlığı mufettişlerini uğurlayan Ahırlı
Kaymakamı ile görüşülmek istenmiş, yoğun olduğunu söyleyen
kaymakamla görüşülememiştir. Ayrıca belde Belediye Başkanı
Abdullah Kayaalp ile görüşülmüş yukarıdaki bilgiler belediye
başkanı tarafından da teyid edilmiştir.

Resmi
yetkililer, soruşturmalar sırasında halkın çok azıyla görüşmüşler,
olay ve şahitler tam anlamıyla kaydedilmemiştir. Yapılan
inceleme ve görüşmelerde delillerin karartılmak istendiği,
tamamen tek taraflı bir saldırı olayı olmasına rağmen sanki
bir çatışma ve arbede gibi gösterilmek istendiği, bu konuda
belde ahalisine ve resmi yetkililere baskı yapıldığı gözlemlenmiştir.

Soruşturmalar
sırasında belde halkından Ali Düzgün'ün de şahit olduğu
bir olayda İl Jandarma Alay Komutanı olayı incelemeye gelen
Hakim Seher Hanım'a " Bu Akkiseliler çok şımarık, kimlik
yoklamasında kimlik göstermemişler; Jandarma Astsubay Ali
Çalışkan beni aradı, kimlik yoklaması sırasında kendisine
karşı gelmişler, ben de destek al ve kimlik göstermeyen
o iki kişiyi al gel dedim" şeklinde konuşmuştur.

İncelemelerimiz
sonucunda cevaplandırılması gereken sorular şunlardır:
1. Son zamanlarda hiçbir vukuatın olmadığı belde ahalisi,
sık sık yapılan kontrollerle planlı olarak tahrik edilmek
mi istenmiştir?
2. Herkesin isim isim bilindiği bir beldede kimlik yoklaması
niçin bu kadar önem kazanmaktadır?
3. İlçe Jandarma Bölük Komutanı Astsubay Üstçavuş Ali Çalışkan'in
yapmış olduğu hareket ferdi bir hareket midir? Ya da bu
olaydan Ahırlı Kaymakamı ile İl Jandarma Alay Komutanı'nın
haberi var mıdır?
4. Olay 24:00 civarlarında bitmesine ve 02:00 civarlarında
resmi yetkililerin gelmesine rağmen soruşturma ve delil
toplama faaliyetleri neden sabah 07:00'de başlayabilmiştir?
Gizlenmek istenen baska şeyler de var mıdır?
5. Olaya karışan asker ve rütbelilerin isimleri nelerdir?
Bu askerlerin hemen başka illere gönderildiği doğru mudur?
6. Olaya karışan sorumlular ne durumdadırlar?
7. Yaralandığı iddia edilen askerlerin kimlik bilgileri
neden verilmemiştir? Gerçekten olay sırasında mı yaralanmışlardır?
8. Yaralandığı iddia edilen askerleri kimler yaralamıştır?
Bu olayla ilgili gözaltına alınanlar var mıdır?
9. Tahrip edildiği iddia edilen araçlar nerededir? Eğer
tahrip edildiyse neden basına ve resmi yetkililere gosterilmemistir?
10. Yaralanan askerler ve tahrip edilen araçlar neden iki
gün sonra açıklanmıştır? Deliller mi karartılmak istenmektedir?
Yaralanan askerler ve tahrip edilen araclar var ise niçin
olaydan hemen sonra açıklanmamıştır?

MAZLUMDER
İnceleme Heyeti, olayın karartılmamasın, sorumluların bir
an önce cezalandırılmasını talep etmektedir. Ayrıca MAZLUMDER
Konya Şubesi olayın takipçisi olacaktır.

Mustafa
Akmeşe
/ MAZLUMDER Konya Şb. Bşk.
Adem Seleş / MAZLUMDER GYK Uyesi
Mustafa Atılgan / Avukat
MAZLUMDER
Duyurusu:
Şırnak'ta komplo ve işkence
MAZLUMDER
Genel Sekreteri Ömer Ekşi, Şırnak-Beytüşşebap hattında, dün
ve bugün yaşanan komplo ve işkence gelişmelerini aşağıda bilgilerinize
sunmaktadır:

Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Ortalı (Bêzal), Dağaltı
(Tivor) köylerinin boşaltılması ve bu esnada gözaltına alınan
bir grup köylüye işkence edilmesi iddialarını araştırmak üzere
dün bölgeye giden insan hakları savunucuları heyeti, işkence
ve komplolarla karşılaşmışlardır.

Aralarında MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı ve Şanlıurfa
Şube Başkanı Av. Şehmus Ülek ile İHD Genel Genel Başkan Yardımcısı
Av. Osman Baydemir'in de bulunduğu 11 kişilik insan hakları
savunucuları heyeti dün ilk olarak köylerinden sürülen insanlarla
görüşmek üzere Beytüşşebap çevresinde kurulan çadırları ziyaret
etmişlerdir. Ziyaret sırasında yaklaşık 80 kişilik topluluğun
tedirginliği gözlerden kaçmamıştır. Köylüler, yaşadıkları
sıkıntıları anlatırken bir hayli tedirgin davranmışlardır.
Bunun nedeni de topluluk içerisinde yer alan sivil giyimli
güvenlik elemanları olmuştur.

Köylülerin, heyet üyelerine, yaşadıklarını çekinerek anlattıkları
sırada lafa karışan köy muhtarı, köylerini kendi istekleri
ile güvenlikleri için boşalttıklarını vs. öne sürerek bundan
sonraki baskıların önünü kesmeye çalışmıştır. Ancak tam bu
esnada, topluluk içerisinde bulunan Rasim Acar adlı genç,
muhtarı doğruları söylememekle suçlamıştır. Rasim Acar, askerlerin
ölümü ve yaralanması ile sonuçlanan mayınların köy çevresine
kimler tarafından konulduğunun bilinmediğini, buna rağmen
bazı köylülerin gözaltına alındığını, işkencelere maruz bırakıldıklarını
ve akabinde tutuklandıklarını; kendilerinin de köylerinden
göç ettirildiklerini söylemiştir. Acar, bütün bunlara rağmen
can güvenliklerinin olmadığını ve muhtarın da jandarmanın
baskısıyla konuştuğunu belirtmiştir.

Buradaki
görüşmelerin ardından gıda ambargosu uygulanan Ilıcak köyüne
giden heyet üyeleri, Bestüşşebap'a dönüşte muhtarı gerçekleri
söylememekle suçlayan Rasim Acar'ın tehdit edildiğini öğrenmiştir.
Bu durumu heyet üyelerine bizzat aktaran Acar, orada abisinin
yanında misafir kaldığını, aslında Mersin'de oturduğunu, can
güvenliğinin olmaması nedeniyle heyet üyeleriyle birlikte
oradan uzaklaşmak istediğini söylemiştir.

Bunun üzerine bu kişiyle birlikte yola çıkan heyet üyeleri,
08/08/2001 akşamı, Şırnak girişine kadar herhangi bir engelle
karşılaşmadan gelmişlerdir. Şehrin girişindeki jandarma kontrol
noktasında, gayriinsanice araçlardan indirilen heyet üyelerinin
film ve kasetleri ile görüşme notlarına el konulmuştur. Burada,
heyet içerisinde bulunan üç avukatın üzerleri ve çantaları
aranmak istenmiştir. İlgili yasal mevzuat gösterilmesine rağmen,
oradaki jandarma komutanı, bunları görmezden gelmiş ve avukatların
üzerleri ile eşyalarını zorla arattırmıştır.

Bu arada, can güvenliğinin olmadığı gerekçesiyle heyete sığınan
Rasim Acar da, "nüfus cüzdanının sahte olabileceği" iddiasıyla
gözaltına alınmıştır. Heyete verilen jandarma tutanağında
bu gerekçe, jandarma tarafından da kabullenilmiştir.

Yaşadıkları
bu ihlalleri ilgili mercilere iletmek isteyen heyet üyelerini
ne il valisi, ne de aynı zamanda İnsan Hakları İl Kurulu Başkanı
olan vali yardımcısı kabul etmiştir. Bunun üzerine heyet üyeleri,
el konulan eşyaları ve sudan bir bahaneyle gözaltına alınan
Rasim Acar ile ilgili olarak cumhuriyet başsavcı vekiliyle
görüşmüşlerdir.

Saat
14:00 sularında, Acar'la savcılığa çıkarılmadan önce görüşebilen
heyet üyesi üç avukat, jandarmanın komplosundan ancak haberdar
olmuştur. Avukatlar, Acar'ın jandarmadaki gözaltı süresinde
hayalarına ve ayak parmaklarına elektrik verildiğini ve askıya
alındığını bizzat gözlemlemişlerdir. Acar avukatlara, jandarmanın,
İHD yetkililerinin kendisiyle Diyarbakır'da görüşerek, para
karşılığında güvenlik kuvvetleri aleyhine konuşması doğrultusunda
ifade vermeye zorladıklarını kaydetmiştir. Bu komplo üzerine
heyette bulunan İHD Genel Başkan Yardımcısı Osman Baydemir
de, sanık sıfatıyla savcılığa ifade vermek durumunda kalmıştır.Acar
savcılık ifadesinde, işkence gördüğünü ve jandarmanın senaryo
uydurduğunu, ifadesini okumadan zorla imzalamak zorunda bırakıldığını
söylemiştir. Bunun üzerine Baydemir, savcılık tarafından serbest
bırakılmıştır. Genel
Başkan Yardımcımız Av. Şehmus Ülek'den, saat 17:00 sularında
aldığımız son bilgiye göre Acar, TCK 159'dan tutuklanması
talebiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevkedilmiştir. Acar'ın avukatlığını
üstlenen Ülek, Acar hakkında TCK 159'dan takibat yapılabilmesi
için TCK 160'a göre Adalet Bakanlığı'nın izninin olması gerektiğini
hatırlattığını, bu iznin alınmadan sanık hakkında hiçbir takibatın
yapılamayacağını ifade ettiğini, ancak yanlıştan kasıtlı olarak
dönülmediğini belirtmiştir. Saat 18:30 sularında hakim karşısına
çıkartılan Acar, "toplumda infial oluşturduğu" iddiasıyla
tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir.

Bu
arada jandarma komplosunun açığa çıkması üzerine Baydemir,
Şırnak emniyet kayıtlarına düşürülmeyen bir suçlamayla gözaltına
alınmıştır ve saat 19:00 itibariyle Baydemir gözaltında tutulmaya
devam etmektedir.

Sözkonusu
heyet, Şırnak'dan sağ salim Diyarbakır'a ulaşırsa, bir basın
toplantısı düzenleyerek yaşadıklarını kamuoyuyla paylaşmayı
düşünüyor. Heyetin iki günlük "macerası", en başta, "ulusal
güvenlik" tartışmalarını daha somut bir düzleme çekmeye yarayacaktır...
MAZLUMDER Basın Bürosu
|
|
|

SİVİL
TOPLUM


 










TÜM
STK'lar
İÇİN TIKLAYIN
Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|