



Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

|
Güncelleme:
08.09.2001
Türkiye
MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu Duyurusu (35)
DTÖ'nün Vize Komedisi: DTÖ-Katar toplantısında karşıtlıkları
en alt düzeye indirmeye uğraşan dünya sermayesi, önce DTÖ'nün,
Katar'a giriş vizesi için başvurulmak zorunda olunan bir
makam olduğunu duyurdu, şimdi de zaten son derece sınırlı
olan katılım kapasitesini -ABD'li Şirket Danışma Kurulları
birer STK imiş gibi göstererek- sermayenin kendi STK'larıyla
doldurmaya çalışıyor. Danışma kurullarının üyeleri tamamen
ABD Hükümetine bağlı olarak çalışmalarını sürdürüyor ve
bunun da ötesinde bu danışma kurullarının akreditasyonu
için DTÖ'ne başvuruda bulunan bizzat ABD Hükümeti. ABD Hükümetinin
ön vize almak amacıyla adlarına başvuruda bulunduğu 35 Danışma
Kurulunun 30 tanesi oluşumları itibarıyla ticari yapılar,
fakat Hükümetle bu denli iç-içe geçmiş olmalarına rağmen,
Hükümet-dışı örgütler listesine dahil edilip, Katar'daki
muhalefet içinde yer almaları için gereken tüm çaba gösteriliyor.
(Stop WTO Round, David Waskow)

Birleşmiş Milletlerin DTÖ'den Talepleri: BM-İnsan
Haklarının korunması ve geliştirilmesiyle ilgili alt-komisyonu,
Katar-Doha'da yapılacak DTÖ (ünya Ticaret Örgütü) Bakanlar
Konferansı da dahil olmak üzere tüm küresel yatırım ve ticaret
anlaşmalarında, insan haklarının dikkate alınmasını talep
etti ve BM'i küreselleşmenin insan haklarına etkileri konulu
bir rapor hazırlamaya çağırdı. Aynı toplantıda hazır bulunan
IMF üst düzeyinin ileri sürdüğü iddialara karşı 'sinirlenen'
alt-komisyon delegasyonu, BM'den konuyla ilgili bir önerge
hazırlanması ve İnsan Hakları tanımlaması yapılırken aşağıdaki
hususların dikkate alınması taleplerinde bulundu : - Uluslararası
yatırım, ticaret ve finans ile insan hakları arasındaki
ilişkinin varlığının ve öneminin konfirme edilmesi; - Tüm
hükümetlerin, uluslararası ekonomi forumlarının ve uluslararası
ekonomik kurumların insan haklarını tam olarak dikkate almaya
davet edilmesi. Alt-komisyon ayrıca, yeni GATS müzakerelerinde
eğitim ve sağlık gibi temel-insani gereksinimler tartışılırken
insan hakları perspektifinin gözden kaçırılmamasını, DTÖ'nün
de bu konuyla ilgili bir hükmü yeni GATS anlaşmasına eklemesini
ve TRIPS-Patent ve fikri mülkiyet hakları yasasına da bir
insan hakları maddesinin konması ve başta tarımsal gıda
ürünleri ve AIDS virüsüne karşı ilaçların yoksul ülkelere
satışında bu hükümlerin dikkate alınmasını istedi. (Bu
da küreselleşmenin insani imajı olsa gerek. DTÖ'nün sonunda
bu tip nahif talepleri birer temenni mahiyetinde anlaşmalara
ekleyebileceğini biliyoruz, biliyoruz da bu cılız taleplerin
birşeyleri değiştirmeyeceğinin da farkındayız.) (Miloon
Kothari- Habitat International Coalition and INCHRITI)

Fransa Tobin Vergisini AB'ye Taşıyor: Fransa'nın
sosyalist etiketli Başbakanı Lionel Jospin, AB-Maliye Bakanları'nın
önümüzdeki ay yapacağı toplantıda (Ecofin) Fransa olarak
sınırötesi finansal sermaye hareketleri üzerinden %1 oranında
vergi alınması önerisinin getirileceğini açıkladı. Finans
dünyasında Tobin vergisi olarak bilinen ve buluşun orijinal
sahibi Amerika'lı liberal iktisatçı James Tobin'in soyadıyla
anılan Nobel'li Tobin Vergisi, böylece ilk kez hem de sanayileşmiş
büyük bir ülke tarafından resmi olarak gündeme getirilmiş
olacak. Fransa, kendi önerisinin ardında kararlılıkla dursa
bile diğer AB devletlerinin bu öneriye hiç te sıcak yaklaşmayacaklarından
emin olan uzmanlar, Jospin'in bu çıkışının, geçen yıl Fransız
Parlamentosuna bir mektup göndererek Tobin Tax'in uluslararası
finans sistemi üzerinde yıkıcı bir etkisinin olacağı; pratikte
uygulanmasının adeta imkansız olduğu ve bu tip bir uygulamayla
spekülatörlerin durdurulmasının da mümkün olmayacağı savlarının
sahibi Fransa Maliye Bakanı Laurent Fabius tarafından nasıl
değerlendirileceği merakla bekleniyor. Maliye Bakanının
geçen yılki çıkışına cevaben Jospin, küreselleşme karşıtı
hareketin ne demek istediğinin ve taleplerinin farkında
olduğunu ve kendisinin de 1995 yılı seçimlerindeki kampanyada
sınır ötesi sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi yönündeki
talebi önemli ölçüde desteklemiş olduğunu belirtiyor. Tobin
Vergisinin gerek Avrupa ve gerekse dünyadaki en ateşli savunucusu
ise Fransız ATTACK Örgütü. Amblemini bile bir " %" işareti
olarak belirleyen ATTACK, Fransa'da son bir kaç yıl boyunca
binlerce kişiyi örgütlemeyi başaran bir hareket olarak tanımlanıyor.
(Bir vergi uygulamasıyla kapitalist küreselleşmenin tüm
yıkıcı etkilerinin bertaraf edilebileceğine ikna olmuş olan
ATTACK, Jospin'in bu girişimini de kendi başarısı olarak
değerlendiriyor. Marxist yorumcular ise bu olayın ATTACK
hanesine başarı olarak kaydedilmesinin tarihsel bir hata
olacağını, zira bu hareketin, halen Jospin'in partisine
önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlerde destek olmanın
ötesinde bir işe yaramayacağının ortada olduğunu belirtiyorlar)
(GMT-28 August 2001, By Robert Graham in
Paris)

DTÖ'nün STK sevinci: DTÖ Genel Başkanı Mike Moore,
Katar zirvesi ile ilgili eylemlere katılabilmek için DTÖ'ne
akredite olmak üzere başvuran STK'lar için "STK'ların büyük
bir ciddiyet ve geniş bir ilgi ile DTÖ çalışmalarına katılmak
istemeleri beni fazlasıyla sevindirdi" diyor. Moore tarafından
yapılan bir basın açıklamasında Doha'ya gitmesinde sakınca
görülmeyen 647 adet STK'nın belirlendiği; bu STK'ların DTÖ'nün
faaliyetlerle ilgili tüm kriterlerini karşılar nitelikte
olduğu; bu STK'ların Doha toplantılarına pozitif katkı sunacaklarına
inancın tam olduğu belirtildi. FOE isimli örgütün Cenevre
temsilcisi Vice Yu ise, Doha'ya gitmesine DTÖ tarafından
onay (vize) verilen STK'ların yarıdan fazlasının sermaye
lobi grupları ve sadece üçte birinden daha az bir kısmının
ise dünya halklarınca da sivil toplum kuruluşu oldukları
kabul edilecek olan örgütler olduğunu belirtiyor. Kısa süre
önce DTÖ tarafından yayınlanan raporda yer alan kayıtlı
STK'ların sermaye lobilerinden oluşuyor olmasını, Seattle'dan
bu yana DTÖ cephesinde hiç bir şeyin değişmediğinin bir
kez daha ortaya çıkması şeklinde yorumlayan Vice Yu, DTÖ'nün
sivil toplumdan sorumlu yöneticisinden STK akreditasyon
listesini e-mail ile göndermesini talep ettiğini; fakat
sorumlu kişinin önce kabul ettiği halde daha sonra güvenlik
endişesiyle fikir değiştirerek listenin faxını kendisine
ilettiğini belirtiyor. (Corporate Europe
Observatory, 29 August 2001)

DTÖ 4.Bakanlar Konferansına Alternatif Toplantı düzenleniyor:
DTÖ'ne akredite olmayı reddeden demokratik kitle örgütleri
5-8 Kasım tarihlerinde Lübnan / Beyrut'ta "DTÖ ile ilgili
Dünya Forumu" çerçevesinde bir araya gelecekler. Dünyamız
satılık değil! Sloganı etrafında ve DTÖ'nü teşhir etmek
için biraraya gelecek olan STK'lar düzenleyecekleri bir
dizi etkinlikte esas olarak kapitalist küreselleşme sürecinin
Orta Doğu halkları üzerindeki etkilerini tartışacak. Ayrıca,
24-25 Eylül tarihlerinde yapılacak olan uluslararası eylem
günlerinde de (Cenevre, Washington D.C. ve Kanada'da yapılması
planlanıyor) küreselleşme karşıtlarının üzerinde ortaklaşacağı
bir bildirinin hazırlanacağı bilgisi iletiliyor ve bu bildirinin
hazırlanmasına katkıda bulunulması isteniyor. Ayrıca, yine
her ülkedeki karşıt gruplardan, kendi ülke/bölgelerinde
Katar'a paralel olmak koşuluyla düzenlemeyi planladıkları
eylem/eylemleri uluslararası bildiri hazırlanmadan önce
koordinasyon moderatörüne bildirmeleri isteniyor.

Orta Amerika ülkelerinden DTÖ'ye uyarı: Orta Amerika
ülkelerinin Hükümetleri ve sermaye grupları, Bölgeyi ziyarete
gelen Mike Moore'a, yeni raundu ancak koşullu olarak kabul
edebileceklerini bildirdiler. Aralarında Guatemala, Honduras,
El-Salvador, Nikaragua, Panama ve Dominik Cumhuriyetinin
de bulunduğu Orta Amerika ülkeleri grubu 1986-1994 Uruguay
Raundunun uygulamasına ilişkin sorunların giderilmesi taahhüdünde
bulunulmayacak olursa yeni bir raundun başlamasına itiraz
edeceklerini bildirdiler. Ziyaret sırasında koşulsuz desteğini
açıklayan (demek Türkiye'ye benzeyen ülkeler de varmış)
tek ülke ise Costa Rica oldu. Orta Amerika ülkelerinin yeni
raunda destek için şart koştukları koşullarından bir tanesi
de zengin Kuzey ülkelerinin özellikle tarımsal gıda ürünlerine
uyguladıkları korumalardan vaz geçmesi ve çiftçilerine sağladıkları
destekleri kaldırmaları ve başta tekstil olmak üzere Bölge
ülkelerinden gelişmiş dünyaya ihraç edilecek ürünlere tercihli
muamele uygulanması.

Hindistan Ticaret Bakanı, "DTÖ yeni emperyalizme alet
olmamalı" diyor. Hindistan ne DTÖ'nden izole edilmiştir
ve ne de izole edilmekten korkmaktadır. Biz Hindistan olarak
CTBT-Kapsamlı Test Yasağı Anlaşmasından izole edildik, bu
doğru. Bu anlaşma imzalanırken tüm dünya bir tarafta biz
ise diğer taraftaydık. Peki, bu bizi incitti mi? Konu, ulusal
çıkarlarımız olduğunda size göre uzlaşmacı mı davranmak
zorundayım. Hindistan izole edilmemiştir, fakat bizim bundan
korkumuz da yoktur. Ulusal çıkarlarımızı, bedeli her ne
olursa olsun, sonuna kadar savunacağız. Ülkemin kamu sektörüne
ya da köylüme ve çiftçime zarar verecek politikaları benimsememi
kimse benden beklemesin. Hint halkının desteklemeyeceği
hükümlerin altına imza atmamız asla mümkün değildir. Biz
de demokratik bir rejim içersinde yaşıyoruz, gün gelecek
bizde de sandık başına gidilecek. ABD Ticaret Temsilcisi,
Bay Zoellick'e daha önce söylediği "DTÖ, yeni çevre yasaları
ya da emek yasaları, vergi kanunları, emeklilik ve sosyal
güvenlik programları, orduların siviller tarafından denetimi,
sağlık sistemleri değişikliklerini yapma gücüne sahip küresel
bir Hükümet değildir. DTÖ, yalnızca , Hükümetlerin ticaret
önündeki engellerin azaltılması ve uyuşmazlıkların nasıl
çözüme kavuşturulacağına ilişkin olarak müzakerelerde bulunacağı
bir forumdur. DTÖ'yü seçimle işbaşına gelmiş Hükümetler
yerine koymak anlamına gelecek misyonlarla donatamayız."
Sözünü hatırlattığında şaşkına döndüğünü belirten Ticaret
Bakanı Bay Maran kendisine yöneltilen "Hindistan ticaretin
daha fazla liberalize edilmesinden yana mı?" Sorusuna ise
Evet cevabını vermiş ve şöyle devam etmiştir : "Biz, Uygulamaya
ilişkin sorunların ele alınmasını talep ediyoruz. Nedir
bunlar, söz gelişi Uruguay Raundunda getirilen "built in
agenda" sürekli yenilenen gündem meselesi. Hükümetimiz de
bizden önceki Hükümetler de ticaretin liberalize edileceğine
dair taahhütlerde bulunmuşlardır. Biz, gümrük vergilerimizi
diğer Doğu Asya ülkeleri vergi düzeyine indirmek istiyoruz.
Yabancı şirketlerin piyasalara daha kolay girilmesini sağlayacak
hükümlerden de konuşabiliriz ve hatta sanayii ürünlerindeki
gümrük vergilerinin indirilmesini bile masaya yatırabiliriz.
Tüm bunlar DTÖ tarafından ele alınması gereken Ticaret Gündemidir."
Peki, Hindistan olarak karşı çıktığınız şey nedir ? sorusuna
da "Ticaret-dışı olarak değerlendirilebilecek, tamamıyla
yeni konular ki bunları daha çok Avrupa Birliği zorluyor.
Nedir bunlar: Yatırımlar (MAI), Rekabet Politikası, Hükümet
Satın Almaları (Kamu İhale yasaları). İnsaf artık bu bir
dünya Hükümeti mi? Yoksa bir ticaret kurumumu?" Bay Maran'a
"Fakat ABD'nin de yeni AB önerileriyle ilgili ciddi çekinceleri
var" dendiğinde, cevabı şöyle : "Günü, zamanı geldiğinde
hepsi birlik olacaklar. Gelişmiş ülkeler bizlerden hoşlanmıyorlar
ayrıca gelişmekte olan ülkelerin yaşadıkları sorunlar da
umurlarında falan değil. Hala emperyalist bakıyorlar meseleye.
Bu da yeni emperyalizm." Çeşitli görüşler, Hindistan nihai
noktada ABD'ne şirin görünmek isteyecek ve taviz vermeye
razı olacaktır diyor. Maran'ıncevabı şöyle: Neden?, Biz
AB ile ABD'nin ittifak içinde olduğunu fakat serbest ticaret
konusunda aralarında ciddi görüş ayrılıkları olduğunu bilmiyormuyuz?
ABD ile dostane ilişkiler içinde olmamız gerektiğini kabul
ediyorum, fakat bunun bedeli ulusal çıkarlarımız olamaz.
CTBT anlaşmasında yaptığımız DTÖ için de yapamayacağımzı
kim söyleyebilir." Görünüşe göre Bay Maran'ı asıl kızdıran
Avrupa Birliği'nin talepleri ve bu konuda "Bay Lamy, yeni
raunda katılmayacak olursak treni kaçırmış olacağımızı ve
ticaret yarışında gerilere düşeceğimizi söyleyerek bizi
tehdit ediyor. Hindistan'ın treni kaçırmak gibi bir korkusu
yoktur. Küreselleşme treni büyük bir hızla yol alıyor zaten.
Bu hız, başdöndürücü , dayanılmaz bir boyuta çıkacaksa biz
zaten trenin içinde olmak istemeyiz. (Sanjaya
Baru, New Delhi, 20 August)

Alman IG-Metal Sendikasının Volkswagen ile imzaladığı
toplu sözleşmenin Dünya Metal İşçileri Sendikaları Federasyonu
-IMF- tarafından yapılan yorumu, sitemizde yer alan Evrensel
Gazetesi köşe yazarı Serdar Derbentli'nin analizinden oldukça
farklı. IMF'nin Ağustos ayında yayınlanan Haber bültenindeki
yorum şöyle: "IG-Metal VW ile uzlaşmaya vardı. 5000 X 5000
sihirli formül sloganıyla Şirket tarafından müzakere masasına
taşınan talebin, Almanya'da mevcut yasalar ve uygulamalara
uyumlu hale getirilme çabasının meyvesini verdiği ve haftalık
35 saat uygulaması da dahil olmak üzere Sendikanın taleplerinin
Şirket tarafından kabul edildiği bildiriliyor. Yeni sözleşme
ayrıca yeni iş organizasyonunda da kapsamlı bir değişikliği
beraberinde getiriyor. IG-Metal Başkanı K.Zwickel ise ,
bu sözleşmenin yapıldığı Wolsburg fabrikasında şirketin
yeni tip bir mini-karavan üretimine geçeceğini, bu üretimle
ilgili olarak ilave yatırımların yapıldığını ve önemli oranda
istihdam yaratacağını , böylece Almanya'da çalışma standartlarının
gerilediği ve ülkenin sanayideki öncü konumunu kaybetmeye
başladığı yönündeki söylentilerin de boşa çıktığını belirtiyor.
(Görünüşe bakılırsa IG-Metal, dünya işçi hareketine şirketle
imzaladığı sözleşmeyi -tüm ağır ve kabul edilmesi mümkün
olmayan hükümlerine rağmen- savunmaya, daha da ötesi reklamını
yapmaya çalışıyor. VW Sermayesinin ise IG-Metal'e sopa göstererek
sendikayı masaya oturttuğu ve G.Kore, Meksika, G.Afrika'daki
VW emekçilerinin mücadelelerini satışa zorladığı görülüyor.
IG-Metal'in böyle bir sözleşmeyi imzalamak yerine greve
gitmeyi seçmemesinin, dünyanın diğer ülkelerindeki VW işçilerinin
mücadele gücünü ve konumlarını zayıflatıcı bir rol oynayacağını
öngörmek yanlış olmayacaktır. Alman Sendikası günü kurtardığını
sanmaktadır kuşkusuz. Alman VW işçilerinin bugününün bedelini
yalnızca Meksika VW işçileri değil, tüm dünya emekçileri
ödeyecektir.)

ABD'nin 700.000 üyeli USWA-Birleşik Çelik İşçileri Sendikası
sorguluyor: İşçi günü önemini mi kaybediyor ? 5 Eylül
1882'den bu yana ABD'nde her yıl Eylül ayının ilk Pazartesi
günü kutlanan İşçi Günü çerçevesinde bir bildiri yayınlayan
USWA Başkanı, artık adına kutlama yapılacak pek bir şeyin
kalmadığını ; Amerikan işçisinin aile ihtiyaçlarını karşılayabilmek
için artık çoluk, çocuk, genç, yaşlı demeden tüm aile bireyleriyle
çalışmak zorunda olduğunu, haftalık çalışma sürelerinin
giderek azalacağı yerde arttığını; son 20 yılda reel ücretlerin
tam 17 kez geriletildiğini ve yalnızca 2000 yılında işten
çıkartılan imalat sanayii işçisi sayısının bile 1 milyonu
aştığını; Sendikalar taviz vermediğinde sermayenin ucuz
emek bölgelerine kaydığını ve bu eğilimin çok hızlandığını;
bugün belki de dünyanın hiç bir yerinde serbest piyasa efsanesinin
Amerikan işçilerine dayattığı krizden daha derin bir krizin
yaşanmadığını; aynı şirketin farklı ülkelerdeki fabrikalarında
aynı işi yapan işçilerin kazanımlarının büyük bir hızla
eridiğini; işçilerin kendi kazanımlarını koruma ve geliştirmelerinin
dünyanın başka yerindeki işçilere zarar vermesinin asla
kabul edilemeyeceğini; tüm dünya işçilerinin çıkarlarının
ortak olduğu ve emeğin ortak düşmanının ise serbest piyasa
(kapitalist üretim ilişkileri ?) olduğunu ve bu dayatmaya
karşı, standartların dünyanın her yerinde yükseltilmesi
, istihdamın arttırılması ve Hükümetlerden, halkların çıkarlarını
şirketlerin çıkarlarından üstün tutmalarının istenmesinin
şart olduğunu bildiriyor. (IMF-Haber Bülteni,
Ağustos, 2001)
|
|
|

SİVİL
TOPLUM


 










TÜM
STK'lar
İÇİN TIKLAYIN
Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|