Güncelleme:
04.12.2001
AEGEE
İstanbul
(İstanbul Avrupa Gençlik Forumu Derneği)
* 14-23 Aralık 2001 tarihlerinde
** "Co-Operation for Stability and Development in South
-Eastern Europe" başlığıyla,
*** ağırlıkla Güneydoğu-Avrupa Bölgesi'nden olmak üzere tüm
Avrupa'dan GENÇLİK STK'ları ve GENÇ STK ÇALIŞANLARIna yönelik
uluslararası bir seminer düzenliyor! Avrupa Komisyonu (Youth)
ve Avrupa Konseyi (European Youth Foundation) desteğiyle ve
uluslararası bir işbirliği içinde gerçekleşecek olan etkinliğin
taslak programı aşağıdaki linkten edinilebilir.

Seminer'in amacı, çatışma ve istikrarsızlıkların yaşanmakta
olduğu Güneydoğu Avrupa bölgesinde, toplumsal kalkınma ve
bölgesel barışa yönelik uluslararası çabalara, bölgedeki gençlik
STKlarının hem etkinlik kapasitelerini, hem de verimli işbirliği
imkanlarını geliştirmek yoluyla katkıda bulunmak olarak özetlenebilir.
Yaklaşık 15 ülkeden toplam 60 aktivisti ve Türkiye'den ve
yurtdışından yüksek profilli bir konuşmacılar topluluğunu
buluşturacak olan bu etkinliğe Türkiye'deki aktif STKlar ve
gençlik kuruluşlarından da katılım ve katkı sağlanması konusuna
son derece önem veriyoruz.

Bu
seminer, ülkemizin genç sivil toplum çalışanlarının ve gönüllülerinin,
Balkanlar ve daha geniş anlamda Doğu ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinde
çok çeşitli alanlarda aktif kuruluşların temsilcileriyle buluşup
tanışmalarına, ve ortaklıklar kurmalarına imkan verecektir.

Bu çerçevede, Seminer'imize katılmak isteyenlerin projenin
web-sitesindeki başvuru formunu doldurup, en geç 10 Aralık
Pazartesi gününe kadar bize ulaştırmaları gerekmektedir. Başvuru
formuna lütfen, mezun olduğunuz ve/veya okumakta olduğunuz
okullar ve bölümü de ekleyiniz.

Seminer dili İngilizce olup, bu dilde yeterlik katılım için
ön-koşuldur. Türk katılımcılar etkinlik katılım payından muaf
tutulacak; ancak konaklama sağlanamayacaktır. Seminer'le ilgili
ayrıntılı bilgi ve başvuru formuna, AEGEE İstanbul web-sitesindeki
ilgili linkten erişilebilir.
(www.aegee-istanbul.org)

Soru ve başvurularınızı lütfen [email protected]
adresine yöneltiniz ve çalıştığınız sivil toplum kuruluşunu
ve size ulaşabileceğimiz telefon numaralarını da ekleyiniz.
Sevgiler,

Oktay Durukan
AEGEE İstanbul Seminer Koordinatörü

Mayınsız
bir Türkiye
3 Aralık 2001, her sene 20 binden fazla insanın ölümüne ve
hayat boyu sakat kalmasına ve trajik bir yaşam sürdürmelerine
neden olan antipersonel kara mayınların kullanımını, üretimini,
taşınmasını, depolanmasını ve ihracatını yasaklayan ve bunların
imhasını üzerine kılan Ottawa Anlaşmasının 4.yıldönümüdür.
1997'de imzaya açılan Ottawa Anlaşması bügüne kadar 141 ülke
tarafından imzalanıp 122 devlet tarafından onaylanarak gerekleri
yerine getirilmekte.Türkiye, ABD ile birlikte henüz bu Anlaşmaya
taraf olmayıp aynı zamanda da sorumluluğu altındaki mayınlar
can almaya devam etmektedir.

Bir taraftanTürkiye'de 2001 yılında mayınlar 30'a yakın kişinin
ölümüne ve en az bir o kadar kişinin de yaralanmasına veya
sakat kalmasına neden olurken diğer taraftan iki sefer Kıbrıs'tan
daha geniş tarıma elverişli toprak mayına teslim edilirken
on binlerce ailenin geçim kaynağı böylece elinden alınmıştır.

Türkiye
her ne kadar 1996 yılından beri mayınların kullanımı ve taşınması
konusunda tek taraflı moratoryum ilan etmişse de, 2001 yılında
üretimini durdurduğunu ve anlaşmaya taraf olma yönünde açıklamalarda
bulunsa da depolarında ne kadar mayın, hangi tip mayın ve
nerelerde depolandıkları ve mayınlı alanlarla ilgili bilgiler
saklı tutuluyor. Mayınsız Bir Türkiye Kampanyası Projesi
bir taraftan hükümetiYunanistan'ın Ottawa Anlaşmasını onaylamasını
beklemeden aynı Anlaşmaya taraf olmaya davet ederken diğer
taraftan tüm ilgili dernekleri, vakıfları, çevreleri tavır
alarak hükümete bu yönde çağrı yapmaya davet etmektedir.

Mayınsız
Bir Türkiye Kampanyası, Türkiye'de yüzlerce masum insanın
ölümünü ve sakat kalmasını beklemeden TBMM'yi bu konuyu bir
an önce gündemlerine almayı ve onaylamalarını talep etmektedir.

Mehmet
Balcı
Proje Koordinatörü
www.mayınsizbirturkiye.org

2001
Yılında, Türkiye'de durum
(Bu Rapor Uluslararası Kara Mayınları Yasaklama Kampanyası'nın
(ICBL) inisiyatifi olup yılda bir defa yayınlanır. Mayıs 2000
ile Mayıs 2001 tarihi arasında cereyan eden olayları ve durumu
yansıtmaktadır.)
2000 Mayısından Bu Yana Meydana Gelen Kilit Gelişmeler: 6
Nisan 2001'de Türkiye Mayın Yasaklama Anlaşmasına katılmak
için süreci başlattığını duyurdu. Antipersonel mayın üretimine
son verdiğini de açıkladı. 2000 sonlarında Türkiye-Suriye
sınırındaki mayınları temizlemek için bir proje açıklandı.
2000 Ocağında Gürcistan'la sınırlardaki mayınları temizlemek
için bir deklarasyon imzalamıştır. Kara mayınlara karşı bir
kampanya Eylül 2000'de oluşturulmuştur.

Mayın
Yasaklama Politikası
Türkiye Cumhuriyeti, 6 Nisan 2001'de Mayın yasaklama Anlaşmasına
taraf olmaya hazırlandığını duyurmuştur. Bu tebliğ Dışişleri
Bakanı İsmail Cem ve onun Yunan meslektaşı George
Papandreu tarafından Yunan bakanın Ankara ziyareti sırasında
yapılmıştı. İki ülkenin de onaylama ve katılma çalışmalarını
başlatacakları açıklanmıştı (1). Bu ilk adım uluslararası
anlamda takdirle karşılanmıştı. (2) ICBL Elçisi ve Nobel Barış
Ödülü sahibi Jody Williams'ın tebrik ve destek
mektubuna verdiği cevapta İsmail Cem, "Bunun,
bölgedeki güvenliği ve dengeyi sağlamak için önemli bir katkı
olduğunu" belirtmişti. En yakın zamanda bu süreci başlatacaklarını
ve kısa bir zaman diliminde bitireceklerini belirtmişti.(3)
Eylül 2000 Türkiye, Birleşmiş Milletler daimi temsilcisi Murat
Sungur başkanlığında oluşturulan bir delegasyonla ikinci
Mayın Yasaklama Anlaşmasına Taraf Devletler toplantısına gözlemci
olarak katılmıştır.(4) Delegasyon Türkiye'nin etkili ve kati
uluslararası kontrolü altında silahsızlanma hedefine varmak
konusunda kararlı olduğunu belirtmiştir. Bu politika antipersonel
mayınların tümüyle yok edilmesini de içermekte. 2000 Kasımında
daha önceki yıllarda yaptığı gibi, Türkiye, Birleşmiş Milletler
Genel Toplantısının Mayın Yasaklama Anlaşmasına destek kararına
lehine oy kullanmıştır, 17 Mayıs 2001'deki Silahsızlanma Konferansında
Sungar Yunanistan ve Türkiye adına ortak bir açıklama yaptı
(5) ve her iki ülkenin antipersonel mayınların gelişigüzel
ve sorumsuzca kullanılmasının neden olduğu acı ve kayıpların
bilincinde olduğunu söyledi. Bunların kullanımının tümüyle
yasaklanması, bölgede güvenin ve dengelerin sağlanmasında
katkıda bulunacağını belirtti. Sivil Toplum Faaliyetleri Eylül
2001'de Türkiye organizasyonlar Ulusal Türk Mayın Yasaklama
Kampanyasını başlattılar; Mayınsız Bir Türkiye Kampanyası
Projesi, maddi ve lojistik destek İsviçre Karamayınlarını
Yasaklama Kampanya ve Avrupalı Parlamenterlerin, Türkiye İnsan
Hakları Derneği ve Türk-Alman İnsan Hakları Derneği'nin de
desteğini almıştır.

Ekim
2000'de İnsan Hakları Derneği (İHD) Olağan Kongresi'nde Mayın
Komisyonu oluşturuldu. İHD tarafından yürütülen 5 organizasyondan
insanlardan meydana gelen bu komite İstanbul'da 7 Aralık 2000'de
bir basın toplantısıyla tanıtıldı. İHD tarafından halkı bu
konuda aydınlatmak amacıyla kültürel ve politik etkinlikler
düzenlendi, değişik materyeller dağıtıldı. Mayın Yasaklama
Antlaşması Türkçe'ye çevrildi ve " www.mayınsizbirtürkiye.org
" sitesinde yayınlandı. Ayrıca bu sitede bu konuyla ilgi başka
bilgiler de verilmiştir. (7)

Üretim,
Transfer ve Stoklama: Haziran 2000'de Türk yetkililer
Türkiye'nin artık antipersonel mayınları üretmediğini açıkladılar.
Satışı ve transferi de askıya alınmıştı. Türkiye ve Nato müttefikleri
bu anti personel mayınlara alternatifler bulmak için çalışmalar
sürdürmekteler fakat henüz elle tutulur bir sonuç elde edilmiş
değildir. Türkiye mevcut stokları hakkında henüz detaylı bir
bilgi vermiş değil, farklı, oldukça büyük olduğu tahmin ediliyor.
Kara Mayını Denetleme Raporu Amerika'nın Türkiye 1100 tane
Amerikan Hava Kuvvetleri'ne ait mayın stoku olduğunu rapor
etmiştir. (8) Kullanımı: Geçmiş yıllarda kara mayınları
hem Türk ordusu tarafından hem de Kürt güçleri tarafından
oldukça çok kullanılmıştır. Türk ordusu mayınları Kıbrıs'ta
da kullanmıştı. Türkiye hükümet güçlerinin Türk arazilerinde
Ocak 1998'den beri antipersonel mayınlar döşemedikleri defalarca
belirtilmiştir ve bunun aksini gösteren bir delil de bulunmamıştır.

Kara
Mayını Sorunu ve Mayın Temizleme: Azerbaycan, Bulgaristan
ve Gürcüstan'la yapılan ikili görüşme ve anlaşmalar sınırlara
daha önce mayın döşendiği görülmekte. Fakat raporlardan anlaşılan
Türkiye'nin güneydoğu sınırlarında ve İran, Irak ve Suriye
ile olan sınırlarında en yoğun mayınlı alanlar oldukları.
İnsan Hakları Derneği en çok etkilenen bölgeleri Bingöl, Batman,
Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Siirt, Şırnak ve Van olarak açıkladı.
1999 ve 2000'de mayın temizleme operasyonlarına dair birkaç
proje hazırlandığı beyan edildi fakat bölge ve diğer spesifik
detaylar hakkında herhangi bir bilgi verilmemişti.

Basına
Nisan 2000'de sunulan bir rapor mayın temizleme işleminin
2000 ortalarında Bingöl, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Siirt,
Tunceli, Şırnak ve Van'da başlayacağını, bunun için özel askeri
birliklerin hazırlandığını ortaya koymuştu. 2001 Nisanında
ise Türkiye mayın temizleme kapasitelerini modernize etmeye
çalıştıklarını, personel yetiştirdiklerini ve farklı otoriteleri
koordine etmeye çalıştıklarını belirtti. 29 Ocak 2001'de Türkiye
Gürcistan'la sınırlarındaki mayınları temizleme ve gelecekteki
kullanımına izin verilmemesi konusunda bir antlaşma imzaladı.
Benzer bir antlaşma için Azerbaycan'la görüşmeler devam etmekte.
Mart 99'da Bulgaristan'da antipersonel mayın kullanılmaması
ve ortak sınırlarındaki mayınların temizlenmesi ve yok edilmesine
dair bir anlaşma imzalandı. Bunun akabinde her iki ülkenin
parlamentoları bu anlaşmayı onayladı. 2001 Temmuz'unda Türkiye
bu sürecin henüz sonuçlandırılmadığını bildirmiştir. 2 Nisan
2001'de Bulgaristan, Gürcistan, Romanya ve Rus Federasyonu
ile Kara, Deniz işbirliği Gücü kurmak için bir anlaşma imzalandı.
Belirlenen görevleri arasında mayın karşıtı tedbirler de bulunuyor.

Kasım 2000'de İçişleri bakanı Saadettin Tantan, Suriye
Sınırlarının mayınlardan temizlenmesi için yeni bir projenin
haberini verdi ve bunun için Birleşmiş Milletler'den kaynak
aradıklarını belirtti. Basın raporlarında mayınlı bölgeler
Cizre'den Hatay'a kadar bir bölgede ve sadece Hatay'da 700
kilometre karelik bir alanı kapsadığı belirtilmekteydi. Mayınlar
1958'de ve daha sonra 1984'ten sonra PKK ile çatışmalar sırasında
döşenmişti. Mayınlı bölgelerin büyük kısmı verimli tarım alanlarıydı
fakat yıllarca mayınlardan dolayı ekilememişti. İlk temizlenecek
bölge Cizre'den Akçakale'ye kadar olan bölge, sonra da Akçakale'den
Akdeniz'e. Bu proje aynı zamanda Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in
Suriye sınırında Öncüpınar'da 2001 yılının başında yaptığı
ziyaret esnasında da açıklanmıştı. 12 Haziran 2001'de Başbakan
Ecevit, Suriye sınırında Antakya'dan Silopi'ye kadar
olan bölgedeki mayınlı bölgenin temizleneceğini ve buradaki
verimli toprakların yerel halka dağıtılacağını bildirdi. 306.000
hektarlık alan 30.000 aile için gelir kaynağı olacaktır.

Daha önce, Ağustos 2000'de Nusaybin bölgesindeki halkın Askeri
Yetkililer tarafından, yeni askeri yasak bölgelerdeki bölgelerde
meydana gelecek mayın kazalarından devletin sorumlu olmayacağını
kabul ettiklerine dair bir feragat imzalamaya zorlandıkları
basında çıktı. Basına göre aynı zamanda mayınlı alanın uzunluğunun
480 km ve eninin 300.500 metre olduğun ve bunun temizlenmesinin
çok güç olduğunu çünkü askeri haritaların kaybedildiği bildirilmiştir.

Kara
Mayını Kurbanları: Türkiye'de 2000 ve 2001'de kara mayını
kazaları nedeniyle ölenlere dair haberler çıkmaya devam etmiştir.
İnsan Hakları Vakfı Türkiye'de mayınlardan ve patlamamış mühimmatlar
nedeniyle ölen ve yaralanan sivilleri aşağıdaki şekilde kaydetmiştir.
92-97 yılları arası mayın ve patlamamış topların neden olduğu
sivil kayıplar

YIL
|
ÖLÜ
SAYISI
|
YARALI
SAYISI
|
1992
|
38
|
50'den
fazla |
1993
|
123
|
100'den
fazla |
1994
|
131
|
200'den
fazla |
1995
|
45
|
100'den
fazla |
1996
|
40
|
100'den
fazla |
1997
|
63
|
93
|
Türk hükümeti bu rakamların doğru olmadığını ve gerekli istatistikleri
araştırıp ortaya koyacağını bildirdi.

Düzce
Depremi mağdurları hâlâ mağdur

Herkese selamlar ve sevgiler,
Bu yazıyı, 2 ay kadar önce World Relief adlı Amerikan
bir yardım kuruluşunun bünyesinde, Düzce deprem bölgesinde
çalışmaya başlayan bir psikolojik danışman olarak yazıyorum.
World Relief dünyanın heryerinden gönderilen yardım
fonlarını, çeşitli ülkelerin afet bölgelerinde değerlendiren
ve kar amaçlı olmayan bir yardım kuruluşudur. Türkiye'de de
çalışmalarını önce Yalova'da tamamlayıp, hâlâ da İzmit ve
Düzce'de sürdüren World Relief'in benim bağlı olduğum
ekibi, Düzce'de bireysel ve grup terapisi yapan iki Amerikalı
üç Türk psikologdan oluşmaktadır. Bireysel ve grup terapilerinin
yanı sıra, çocuklar için travma sonrası stres bozukluğu için
de özel bir program yürütmekteyiz.
Düzce deneyimim sırasında hayretle şahit olduğum Düzce halkının
hâlâ konteyner ve prefabriklerde ikamet ettiği ve her türlü
yardıma önemli derecede ihtiyaçları olduğudur. Gümüşpınar
bölgesinde bulunan 141 adet konteynerde kalan halkın hâlâ
kanalizasyon ve su bağlantıları yok. Yemeklerini taşıma
su ile yapıyorlar, yüzlerce kişi tek bir umumi tuvaleti kullanmaya
çalışıyor ve tabii ki banyo yapamıyorlar. Yani
bu insanlar en doğal haklarından mahrumlar...Kimi konteyner
ve prefabriklerde birden fazla aile bir arada yaşamak
durumunda, yetişkin erkeklerin büyük bir kısmı işsiz ve
alkole teslim olmuş durumdalar. Bütün bu manzara
içinde insanı en derinden yaralayan ise çocukların içinde
bulunduğu sefalet... Düzce'deki görevim gereği çocuklarla
daha iç içeyiz. Düzce halkına dağıtımlar, en önemli uzmanlık
alanları afet bölgelerinde lojistik destek olan Ağ-17 Yardım
Gönüllüleri Derneği tarafından profesyonel bir şekilde
yapılacaktır. Yardımlarınızın doğru ellere ulaşmayacağı konusunda
hiç bir endişeniz olmasın. İsteyenler Ağ-17 ile irtibata geçerek
dağıtıma bizzat katılabilirler.
İrtibat için cep telefonu numaram: 0532 381 51 44 Ağ-17
Yardım Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
ve Proje Sorumlusu
Alper Eti: 0532 415 03 94 - [email protected]
Ağ-17 Yardım Gön. Derneği Operasyon Bürosu:
Kadıköy Belediyesi,
Ataşehir Kriz Merkezi, E-Blok No:3-4
Dernek hakkında detaylı bilgi için : www.ag-17.org
Hepinize şimdiden teşekkürler,
Başak Yılmaz
|