



Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

Güncelleme:
14.11.2001
|
Kamuoyuna: Türkiye'de yargıçlar VARDIR
İşte
Begamada elde etiğimiz hukuksal kazanımlar... İşte Mahkeme
kararına uymak gerekirken uymama arkaya dolanmalar... İşte
Yerel mahkemenin tazminat davalarını YARGI KARARI YERİNE
GETİRİLMİŞTİR GEREKÇESİ İLE bile reddedişi....

İŞTE
YÜKSEK YARGITAYIN ; ''... İptal kararının Çevre Bakanlığına
20.10.1997 günü ebliğ edildiği, Yargı kararı gereğini yerine
getirerek siyanürle altın çıkarılmasını engelleyecek konumda
bulunmayan adı geçen Bakanlığın 23.10.1997 gününde Başbakanlık,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sağlık bakanlığı, İzmir
Valiliği ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının İzmir Bölgesi
Müdürlüğüne iptal kararı gönderdiği ve iptal edilen görüş
temel alınarak kurum ve kuruluşlarca tesis edilen işlemlerin
yeniden değerlendirilerek yargı kararı gereğinin yerine
getirilmesini istediği anlaşılmaktadır. (...) Kararın gönderildiği
tarihte Başbakan Mesut Yılmaz, Bakanlar Cumhur Ersümer Halil
İbrahim Özsoy, Yaşar Topçu, Vali Erol Çakır görevde bulunmaktadır...
Yasada öngörülen süre içerisinde siyanür liçi yöntemi ile
altın madeni çıkartılmasını önleyici eylemde bulunmadıkları,
işlem tesis etmedikleri ve böylece yargı kararını uygulamadıkları
anlaşılmaktadır...

Anayasanın
112. maddesinde Bakanlar Kurulunun Başkanı olarak bakanlıklar
arasında işbirliğini sağlayacağı, her bakanın Başbakana
karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden
ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumlu
olduğu, Başbakan'ın bakanların görevlerinin Anayasa ve Kanunlara
uygun olarak yerine getirilmesini gözetlemek ve düzeltici
önlemleri almakla yükümlü bulunduğu; yine Anayasanın 138./son
maddesinde yasama ve yürütme organları ile İdarenin mahkeme
kararlarına uymak zorunda oldukları bu organlar ve idarenin
mahkeme kararını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremeyeceği kuralı bulunmaktadır...
Diğer yandan 2577 sayılı yasanın 28. maddesinde ise, Danıştay,
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa
ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına
göre idarenin kararın tebliğ tarihinden itibaren otuz gün
içinde işlem tesis etmek veya eylemde bulunmak ZORUNDA BULUDUĞU,
aynı maddenin 43. fıkrasında mahkeme kararlarını 30 gün
içinde yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında TAZMİNAT
DAVASI AÇILABİLECEĞİ hükme bağlanmıştır. Ayrıca ceza hukuk
yönünden yargı kararlarını yerine getirmeyen kamu görevlilerinin
eylemleri kişilerin haklarını çiğneyip zarar verdiğinden
keyfi davranma olarak nitelenerek TCK 228. maddesi kapsamında
suç sayılmıştır... Uygulamada yargı kararlarını yerine getirmeyenlerin
suç işledikleri, tazminatla da sorumlu tutulacakları kabul
edilmektedir.Yargı kararını uygulamak durumunda bulunanların
kararın eksikliğini veya yanlışlığını tartışma yetkileri
bulunmadığı gibi bu kararları eksik uygulamaları, uygulamış
gibi davranarak işleme yapay bir görüntü vermeleri de kararın
uygulandığı sonucunu doğurmaz. Kararın 30 gün içinde uygulanmamış
olması kişisel sorumluluk için yeter sayılmaktadır.

Bu durumda davalıların haksız eylemi sonucunda davacıların
kişilik haklarının zarar gördüğü benimsenmelidir. Yerel
mahkeme İmren Aykut dışındaki davalıların sorumluluğu yönünden
hüküm kurulmak gerekirken dosyadaki olgulara yanlış anlam
verilerek istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya
uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.'' diyerek
Danıştaydan sonra muhteşem bir karar vererek HER SÖZCÜĞÜ
FEVKALADE ANLAMLI BİZİ VE HALKI VE KÖYLÜLERİ VE BAROLARI
VE ODALARI VE DOĞAYI, KUŞLARI MUTLU ETMİŞ; 'TÜRKİYE'DE HAKİM
VAR' DEDİRTMİŞTİR.

Görülüyor ki; Türkiye'de siyanürle altın çıkarılması bilim
insanlarının çoğunun risk var demesi karşısında, tereddüte
düşen halkın açtığı davalarla kamu yararının bulunmadığını
kanıtlamış olmaları karşısında yargı kararına uyulmak hukuk
devleti olmanın gereği iken, Bakanların, Başbakanların direnişle
arkaya dolanmalarının hem suç ve hem tazminatı gerektirirliği
karşısında ve bunun demokrasi ile, seçimlerle, güvenle de
doğrudan ilişkisi nedeniyle artık Cumhurbaşkanımızın Başbakanımızın
daha fazla bu memlekette hukuksuzluğa meydan vermemek için
firmayla oturup kendilerine gitmeleri gereğini turizm vs
yatırımları konuşmalarını, sökülen ağaçların rehabilitesini,
yörede yurttaş ve hukuk müzesi okulu açılarak manalı olunmasını
tavsiye ediyoruz. Ve yanımızda yer alan tüm barolara, şimdilik
direnen ama yakında yanımızda olacağına inandığımız tek
maden mühendisleri odası dahil yiğitçe saf tutan odalara,
tüm kadın çevre örgütlerine insanlarımıza, çiçeklerimize
kuşlarımıza teşekkür ederiz. kazanacağız... hukuk kazanacak
.. gidecekler...

Bergama Köylülerinin Avukatı
Senih Özay

Ekte bilgi notları düşülmüştür...
1. 5. Asliye Hukuk Mahkemesi Sayın Yargıçlığı'na
Ankara
Dosya No: 1998/13 E. 1999/749 K.
Duruşma günü verilmesi taleplidir.
Temyiz eden (davacılar) : Mehmet Emin Kural ve Arkadaşları
Vekilleri : Av. Senih Özay - Av. Cem Nemutlu
Davalılar : 1- Mesut Yılmaz
Vekili : Av. R.Erden Arısoy Atatürk Bul. 94/19 Kızılay Ankara
2- İmren Aykut Vekili Av. M.Oktar Aykut Karanfil Sok. Birlik
Han. 5/66 Kızılay Ankara
3- Cumhur Ersümer Vekili Erden Arısoy Toros Sok. 31/24 Sıhhıye
Ankara
4- Erol Çakır Vekili Av. Mesut Güneş Meşrutiyet Cad. 3/9
Kızılay Ankara
5- Halil İbrahim Özsoy Vekili Av. Mehmet Günaydın Anafartalar
Cad. Konya Sok. 11/28 Ulus Ankara
6- Yaşar Topçu Vekili Av. Akın Balcı Sağlık Sok. 10/7 Sıhhıye
Ankara Konusu: Haksız ve hukuka aykırı bulunan Ankara 5.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25.11.1999 tarihli ve 1998/13
E. 1999/749 K. Sayılı 19 Şubat 2000 Tarihinde tarafımıza
tebliğ edilen kararının BOZULMASINA karar verilmesi istemidir.

AÇIKLAMALAR
1 - Yukarıda davacılar bölümünde sayılan Bergama
Köylülerinin avukatı olarak; Eurogold şirketinin siyanürle
altın eldesine ilişkin aldığı iznin iptali için İzmir1.
İdare Mahkemesi'nde açmış olduğumuz iptal davasında İzmir
1. İdare Mahkemesi'nin 1997/635-876, 1997/636-877, 1997/637-878
sayılı kararlarıyla Eurogold şirketinin almış olduğu izne
ilişkin idari işlemin iptaline karar verildiği; bu kararların
yasa yollarından geçerek kesin hüküm haline geldiği; oldukça
ünlü bu hukuksal serüven bilinmektedir.
2 - Bu hukuksal serüvende; açmış olduğumuz iptal
davası önce İzmir 1. İdare Mahkemesi'nde reddedilmiş; ancak
yerel mahkemenin bu red kararları daha sonra Danıştay 6.
Dairesi'nin 13.05.1997 sayılı kararıyla bozulmuş ve yukarıda
belirttiğimiz iptal hükümleri bu bozma kararı üzerine oluşmuştur.
3 - İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun md.si: "İptal
davasının reddine ilişkin yerel mahkeme hükmü; Danıştay
tarafından bozulunca dava konusu idari işlemin yürütülmesi
kendiliğinden durur" demektedir. Hükmü olayımıza özgülersek;
Eurogold şirketinin siyanürlü altın eldesi ile ilgili Çevre
Bakanlığı'ndan almış almış olduğu iznin iptaline ilişkin
davada da Danıştay'ın bozma kararı üzerine Eurogold şirketinin
siyanürlü altın eldesine ilişkin etkinliğinin dayanağı olan
idari işlemin yürürlüğünün durması (durdurulması) gerekirdi.
4 - Oysa bilindiği gibi; Danıştay'ın sözkonusu bozma
kararına ve daha sonra yerel mahkemenin bu bozma kararına
uyarak dava konusu idari işlemin ptaline karar vermesine
ve bu kararların yasa yollarından geçerek onanmasına rağmen;
Eurogold şirketi iptal edilen bir işleme dayanan etkinliğine
devam etmiştir ki deneme üretimi yapmışlardır. Ve de İzmir
Valiliğinin ihbarı ile Eurogold şirketinin yöneticileri
Bergama Sulh Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaktadırlar. Dosyaya
sunduğumuz belgeler; Eurogold şirketinin yargı kararlarına
rağmen; etkinliğine devam ettiğini kanıtlamaktadır. Eurgold
şirketinin etkinliğine son verilmesini (idari işlemin yürütülmesinin
durdurulmasını) sağlamakla yükümlü olan kurumların Başbakanlık,
Çevre Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve İzmir Valiliği oldukları açıktır.
5 - Oysa olayımızda yukarıda da belirttiğimiz gibi;
Eurogold şirketinin etkinliğinin durdurulması (dava konusu
işlemin yürütülmesinin durdurulması) tarafımızdan yapılan
tüm başvurulara rağmen sağlanamamıştır.
6 - Yargıtayımızın "yargı kararlarına uyulmaması
durumunda ilgili kamu kurumu yöneticilerinin kişisel sorumluluklarının
olacağına ilişkin yerleşmiş içtihadı karşısında davalıların
yargı kararlarının uygulanmamasından doğan maddi ve MANEVİ
zararları gidermekle yükümlü oldukları açıktır.
7 - Olayımızda davacı bulunan kişilerin; davalıların
yargı kararlarını uygulamaması ve Eurogold şirketinin etkinliğini
sürdürmesi nedeniyle; manevi zararlarını doğduğu açıktır.
Bu yolda Strasbourg'da 2 adet dava sürmektedir. Gerçekten;
tarım, turizm, tarih ve termal açısından ülkemizin çok önem
taşıyan bir bölgesinde yaşayan davacıların; yaşamlarını
sürdürdükleri bu yerde altın eldesinde kullanılacak siyanürün
çevrelerini kirleteceği, yaşamlarını tehlikeye sokacağı,
geçim kaynakları olan tarımın sonunu getireceği korkusuyla
yaşadıkları ve bunun için İdare Mahkemesi'nde davacı oldukları
ve bu davada dava konusu işlemin yürürlüğünün durması (Eurogold
şirketinin etkinliğinin durdurulması) ile ilgili bir yargı
kararı elde etmişken; bu kararı uygulatamamalarından dolayı
önemli manevi zararlara uğradıkları açıktır. Zaten Anayasamızın
2. md.si gereğince bir hukuk devleti olan ülkemizde sadece
"bir yargı kararının uygulanmamasının tek başına manevi
zarar oluşturduğunun" kabulü gerekmektedir kanısındayız.
8 - İnsanların yaşama hakkını zedelediği mahkeme
(Danıştay) kararıyla tespit edilen bir idari işlemin yürürlüğünün
durdurulması konusundaki yargı kararını uygulatamayan ve
yaşama hakları güvence altına aldığını düşündükleri bir
mahkeme kararının etkisiz kaldığını gören ve yaşama haklarını
ihlal edeceği yargı kararıyla tespit edilen madenin işletilmesini
çaresiz biçimde izleyen insanların bir manevi zararı doğmadığını
düşünmek herhalde haksızlık olur.
9 - Yerel mahkeme kararında bir yandan; davalıların
husumet itirazını yukarıda belirttiğimiz Yargıtay içtihadı
gereğince reddedilmiş; ancak yine de İdare Mahkemesi'nde
davalının Çevre Bakanlığı olmasından hareketle; diğer bakanlıkların
bakanlarının sorumlu tutulamayacağı belirtilerek kararın,
kendi içinde bir çelişki yaratılmıştır. Oysa yukarıda belirttiğimiz
gibi; dava konusu idari işlemin yürütülmesi Çevre Bakanlığı'nı
olduğu kadar Sağlık Bakanlığı'nı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı'nı da ilgilendirmektedir. Altın madeni konusunda
bu bakanlıkların da işleme bağlı olurları bulunmaktadır.
Kararın yürürlüğünün durdurulmasının da Başbakanlık ve İzmir
Valiliği'nin yetki alanında ve dolayısıyla sorumluluğunda
olduğu kuşkusuzdur. İnsanların yaşama hakkını zedelediği
tespit edilen bir altın madeninin yargı kararı gereğince
etkinliğinin durdurulması kanımızca; bu altın madeninin
çalışmasına izin veren bütün bakanlıkların görevine girmektedir.
Bu nedenle yerel mahkemenin "İdare Mahkemesi'nde davalı
olmayan diğer bakanlık ve kamu kurumu yöneticilerine karşı
manevi tazminat davası açılamaz" gerekçesinde isabet yoktur.
10 - Yine davamızın dayanağının "yargılama süreci
sırasında dava konusu idari işlemin yürürlüğünün durmasını
sağlayacak yargı kararının uygulanmaması" olması karşısında;
yerel mahkemenin "kararların kesinleşmesi dahi beklenmeden
çok acele olarak bu dava açılmıştır." Gerekçesi hatalıdır
ve hukuksal bir dayanağı bulunmamaktadır. İnsanların yaşama
hakkını tehdit ettiği Danıştay kararıyla tespit edilen bir
altın madeninin etkinliğinin durdurulması konusundaki bir
yargı kararını uygulamayan kamu görevlilerine karşı; "yargı
kararını uygulayın" başvuruları yaptıktan sonra; hâlâ maden
faaliyetini sürdürüyorsa, tazminat davası açılır, herhalde
bunun çok acele olduğunu söylemek de yersiz olur.
11 - Yerel mahkeme davalıların savunmalarına koşut
biçimde "davalıların yöneticisi bulundukları kamu kurumlarınca
iptal kararının gereği yapılmıştır." gerekçesine dayanarak
hüküm kurması yerinde olmamıştır. Kaldı ki Prof.Dr. Ülkü
Azrak'ın mütealasında görüleceği gibi Başbakanlığın yargı
kararının arkasından dolanma içinde olduğu açıktır. Gerçekten
yukarıda da belirttiğimiz gibi; yargı kararını uygulatamadığımız
hususu dosyaya sunduğumuz belgeler karşısında sabittir.
Davalıların yöneticisi bulundukları bakanlık ve kamu kurumlarında
"kararın gereği yapılsın" gibi açıklık içermeyen yazılarla
yargı kararını uygulandığını iddia etmek gerçekçi bir yaklaşım
olmaz. Bir gerçek karşımızda bütün heybetiyle durmaktadır:
"Yargı kararına rağmen altın madeni çalışmıştır." Bunu engelleyecek
olan da davalıların yöneticisi oldukları kamu kurumlarıdır.
Kamu kurumları bu yargı kararını fiilen uygulatmak zorundadırlar,
ellerinde bunu sağlayacak güç ve yetki de bulunmaktadır.
Müzekkere (yazı) bunu sağlamıyorsa; çözümü bulmak sorumluluklarındadır.
12 - Türk hukukunda bu yargı kararının uygulanmamasından
dolayı ilgili bakanlık ve kurumlar aleyhine idari yargıda
açtığımız tazminat davaları reddedilmektedir; bu kurumların
yöneticileri aleyhine adli yargıda açtığımız taminat davaları
reddedilmektedir. Türk hukuk sistemi manevi zarara uğrayan
Bergama köyülerinin bu zararlarını gidermekte çekingen davranmaktadır.
Bu nedenle sorunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürdük.
(Ekler) (PL13813 ve PL14065 numaralı iki dosya mevcuttur.)
13 - Ama idari yargıda iptal kararı veren (verebilen)
bir yargı sisteminin; manevi zararlarımızı giderecek hukuksal
yoların da önünü açacağının düşünüyoruz. Bu nedenle Yargıtay'ın
yüksek mahkememizin temyiz ettiğimiz yerel mahkeme kararını
bozarak bir başlangıç yaratacağını düşünüyoruz.
Sonuç ve İstem: Yukarıda açıklanan nedenlerle; haksız,
hatalı ve hukuka aykırı bulunan Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkamesi'nin
25.11.1999 tarihli ve 1998/13 E. ve 1999/749 K. Sayılı kararının
BOZULMASINA karar verilmesini dileriz.

Davacılar Vekili Av. Senih ÖZAY
Av. Senih ÖZAY-Av.Eren İlhan GÜNEY-Av.Cem NEMUTLU
1.Beyler Sok.51/306 Konak İzmir Türkiye Tel: 0 232 484 89
73 - 446 70 70 Fax: 0 232 425 64 20 e-mail: [email protected]

|
|
|

SİVİL
TOPLUM


 










TÜM
STK'lar
İÇİN TIKLAYIN
Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|