Güncelleme:
04.10.2001
Beyaz
Nokta Vakfı'nda Seminer
Beyaz Nokta Vakfı T. Eğitim Gönüllüleri Vakfı işbirliği projesi
olan Öğrenme Merkezleri (Kişisel Gelişim Platformu) kapsamında
bir seminer düzenliyor. İlgilenenler başvuruda bulunabilir
ayrıca tanıdıklarına da duyurabilirler. Saygılarımızla. Beyaz
Nokta Vakfı

SEMİNER
DUYURUSU KİŞİSEL GELİŞİM PLATFORMU(*)
- İş Bulma
- İş Kurma
- Tasarruf Sağlama
- Ek Gelir Yaratma
yollarıyla gelir düzeyinizi artırmayı düşünüyorsanız,
bu hedeflerinizi gerçekleştirmek elinizdedir.
Kişisel Gelişim Platformu, katılanlara şunları sağlamayı
amaçlamıştır:
- Katılanların kendilerini çeşitli boyutlarıyla tanıyabilecekleri
bir dizi testler almalarını,
- Kendilerine, yukarıdaki 4 hedef içinden hedefler seçmelerini,
- Bu hedeflere erişebilmeleri için geliştirmeleri gereken
yönlerini belirlemelerini,
- Belirleyecekleri bu eksikleri giderebilecekleri bir Bireysel
Öğrenme Plânı yapmalarını,
- Bu plân içinde gerçek uygulama senaryoları üretmelerini,
- Ve, bireysel plânlarını uygularken de:
- Bir mentor grubundan yararlanmalarını,
- Çeşitli basılı, görsel, işitsel ve internet destekli Öğrenme
malzemesi desteği almalarını,
- Bu programa daha önce katılmış kişilerin de yer aldığı bir
Öğrenme Çemberi (Learning Circle) içine katılmalarını.. Kişisel
Gelişim Platformu, zaman açısından şöyle bir yayılım göstermektedir:
- Bir hafta sonunun Cuma akşam üstü başlayıp Pazar gecesi
sona eren toplu çalışmaları,
- O hafta sonunun Cuma, Cumartesi ve pazar geceleri bireysel
ev çalışmaları,
- Her katılımcının kendi için hazırlayacağı Bireysel Öğrenme
Plânı uyarınca zaman içine yayabileceği bireysel veya grupsal
çalışmalar.
Katılımcılarda Aranan Koşullar:
1. Gelir sağlama ihtiyacı içinde bulunmak,
2 . Kendine yeterli olmayı kişisel bir amaç olarak benimsemiş
olmak,
3. Sorumluluklarını kendi başına üstlenmeye razı ve de hazır
olmak,
4. Programın çeşitli aşamalarında ve de özellikle uygulanma
aşamasında yılmadan çaba göstermeye söz verebilmek. Bu koşullara
uyduğunu düşünenlerden:
- Lise mezunu olup da bir üniversiteye girememiş olan gençler,
- Üniversite veya Yüksek Okul son sınıf öğrencileri,
- Üniversiteden yeni mezun olmuş, henüz bir iş bulamamış gençler.
Semineri Sunan: M. Tınaz Titiz, Beyaz Nokta® Vakfı Başkanı
İlk Başvurular Nereye Yapılacak? Programa katılmak isteyenler,
ilk başvurularını 0(312) 441 5399 no'lu faksa veya [email protected]
adreslerine kısa birer özgeçmiş göndererek yapacaklardır.
Başvurular için son tarih: Cuma, 12 Ekim 2001 saat 17.00'dir.
Adaylarla ön görüşme ve kayıt: Programa başvuranlar
ile 13 Ekim Cumartesi günü Saat 10:00-15:00 arasında; TEGV
Çarşamba Eğitim Parkı'nın aşağıdaki adresinde ön görüşme yapılacaktır.
Bu görüşme sonucunda seminere katılacaklara programa hazırlanmaları
için bir eğitim klasörü verilecektir.
Ön görüşme, kayıt ve seminerin yapılacağı yer: Türkiye
Eğitim Gönüllüleri Vakfı Çarşamba Eğitim Parkı Yavuz Selim
Cad. No: 77, Çarşamba, Fatih/İSTANBUL adresinde 7 No'lu toplantı
salonunda yapılacaktır. (Çarşamba Eğitim Parkı ve Yavuz Selim
Camii ile Fatih Kız Lisesi arasındadır.) Tel: 0(212) 635 7363
Seminer Programı: (19-20-21 Ekim/ Cuma, Cumartesi,
Pazar)
Cuma, 19 Ekim 2001 -16:00 -18:00 toplu çalışma, gecesi ise
bireysel ev çalışması
Cumartesi, 20 Ekim 2001 -10:30-17:00 toplu çalışma, gecesi
ise bireysel ev çalışması
Pazar, 21 Ekim 2001 - 10:30-17:00 toplu çalışma, gecesi ise
bireysel ev çalışması
Lütfen Dikkat!
1. Programa katılacaklardan 20 milyon TL kayıt ücreti alınacaktır.
2. Kayıt sırasında verilecek eğitim klasörü ile seminer programının
cumartesi ve pazar günlerindeki öğlen yemekleri kayıt ücreti
içinde olup ayrıca bir ücret ödenmeyecektir.
3. Seminerler 20'şer kişilik gruplar halinde yapılacaktır.
Katılımcı sayısının fazla olması halinde ilave seminerler
düzenlenecektir. 
İlave bilgiye ihtiyaç duyanlar 0(312) 441 4870 No'lu
telefon veya [email protected] yoluyla BEYAZ NOKTA® VAKFI'ndan
bilgi edinebilirler.
(*) Kişisel Gelişim Platformu, Beyaz Nokta®
Vakfı'nın ÖĞRENME MERKEZLERİ PROJESİ kapsamındaki bir dizi
programdan birisi olup, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile
işbirliği halinde uygulanmaktadır.
İNSAN
HAKLARI DERNEĞİ
Hürriyet yazarı sayın Emin Çölaşan'a açık mektup

Sayın Emin Çölaşan,
Hürriyet Gazetesinin 2 Ekim 2001 günlü sayısında yayınlanan
yazınızı okudum.
Günlük yayınlanan Yeni Evrensel Gazetesi'nde haftada bir gün
yazılarım çıkmaktadır. Ayrıca 15 günde bir, haftalık olarak
yayınlanan Yedinci Gündem Gazetesinde de yazılarım çıkmaktadır.
Bunlar köşe yazılarıdır.
Özgür Politika adlı gazetede bir tek yazım yayınlandı. Gazetenin
17 Eylül 2001 tarihli sayısında yayınlanan yazı, "Terör" başlıklı
ve ABD'deki 11 Eylül saldırısının ardından yazılmış bir yazı
idi. Herhalde, tek bir yazıdan hareketle köşe yazarı sıfatı
kazanılmaz. Savaş olasılığının tüm dünyayı etkilediği bir
ortamda, savaşa karşı çıkmak ve şiddeti eleştirmek için her
olanağı değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Ben de savaş
ve şiddet karşıtı tutumumuzu açıklayan bir yazı yazdım. Böyle
bir durumda düşüncemin nerede açıklandığının önemli
olmadığını düşünüyorum. Ne yazdığım daha önemlidir.
Siz farklı düşünüyor olmalısınız ki, o yazının içeriğinden
hiç söz etmiyorsunuz.
Basın toplantısında söylediklerimi doğru olarak alıntı yapmışsınız.
Teşekkür ederim ve aynen tekrar ederim. Nüfusunun büyük çoğunluğunun
yoksulluk sınırının altında bir gelir düzeyine sahip olduğu
bir ülkenin, bütçesinden ayırdığı paya göre, dünyanın 5. büyük
silah alıcısı ülke olması, kabul edemeyeceğimiz bir politikadır.
Bu politikaya karşı çıkmaya devam edeceğiz. Bu politikaya
karşı çıkmak demek, ülkemizin güvenliğinin ihmal edilmesini
istemek anlamına gelmez. Sağlığa, adalet ve eğitim hizmetlerine
daha çok pay ayrılmasını istemek, sosyal adalet ilkesini savunmak,
neden ülke güvenliğinin ihmal edilmesini istemek olarak nitelensin.
Ayrıca, yurtseverlik de, sizin tekelinizde değildir.
Özgür Politika için "PKK gazetesi" nitelemesinde bulunuyorsunuz.
Ben PKK gazetesine değil, Özgür Politika gazetesine yazı yazdım.
Bu iddianıza Gazetenin sahip ve yöneticileri yanıt verebilirler.
Eğer Avrupa'da yaşayan yurttaşlarımızdan bazılarının okuduğu
bir gazeteye bazı konularda yazı yazmayı ve bu yolla düşüncelerimizi
onlara iletmeyi gerekli ve faydalı görürsem yazarım. Yayınlayıp
yayınlamamak gazetenin yayıncılarına aittir. Ben kimseden
köşe yazısı için, köşe istemedim.
Ayrıca zaman zaman bazı basın yayın organları bazı konularla
ilgili bizden yazı da, sözlü ya da yazılı görüş de isterler.
Olanaklı olduğunda bu istekleri de yerine getiririz. Bu açıdan
baktığımızda, yayın politikası hariç, Hürriyet ile Özgür Politika
arasında fark gözetmeyiz. Özgür Politika'ya başka, Hürriyet'e
başka ve birbiriyle çelişen görüşler iletmeyiz.
"Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri Hakkında Kanun" uyarınca, çete
kurmakla suçlanan gazete sahiplerinin yargılanmaları, tutuklanmaları
durumunda; o gazetelere yazı yazanlar da çete üyesi olabilirler
mi, ya da dolandırıcılık suçuna iştirak etmiş sayılabilirler
mi? Bir düşünün.
Kimi kez akıl yürütmelerinize şaşırıyorum.
Saygılarımla.
Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı
İHD:
BASIN AÇIKLAMASI
(Küresel Savaş Tehdidinin İnsan Haklarına Yansımasından Örnekler)
Değerli basın mensupları, İHD ve insan hakları savunucuları,
küresel savaş tehditleriyle, belirsizlik ortamların insan
haklarına negatif yansımasını deneyimlerinden bilmektedir.
İnsan hakları savunucuları her fırsatta karanlıkta kalan ,
üzeri örtülen, soruşturulmayan hak ihlallerinin yeni ihlallerin
habercisi olacağına işaret etmektedir. Şırnak ve yöresinde
gerçekleşen kişi güvenliği, yaşam hakkı, örgütlenme özgürlüğü
hakkı, işkence yasağı hakkı ihlalleri ile köy boşaltması ve
gıda ambargosu uygulamaları tesbitimizin en iyi örneklerini
oluşturmaktadır.
İnsan hakları ihlalini gerçekleştiren veya ihlalden sorumlu
olanların hukuktaki düzenlemesi ile soruşturulmaması, yargılanmaması
ve cezalandırılmamasının da ötesinde, sorumlunun daha üst
bir rütbe ile terfi ettirilmiş olması yani ödüllendirilmesi
insan hakları ihlallerini gerçekleştirmede teşvik ediciliği
de tartışmasızdır.
İnsan hakları ihlallerinin kamuoyunun bilgisinden uzak ve
global savaş tehlikesiyle kilitlenmiş halinin Şırnak uygulamaları
ve teşvik etme politikası ile birleşmesinin sonuçları her
yönüyle vahimdir.
Vaka I- Halit Aslan ve Ebuzety Aslan'ın öldürülmesi
7 Eylül 2001 günü, Halit Aslan ve Ebuzety Aslan köylerinin
boşaltılmasının ardından ikamet etmekte oldukları Van ilinden
ürünlerini toplamak için gittikleri Şırnak Beytüşşebap ilçesinden
bir daha geri dönememişlerdir. 15 Eylül tarihine kadar resmi
yetkililer nezdinde girişimde bulunan yakınlarının akıbetleri
hakkında bilgi edinmek isteyen ailelerin girişimleri sonuç
doğurmamıştır. 14 Eylül tarihinde Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nce
Şırnak ili Beytüşşebap ilçesi kırsal alanında yapılan operasyon
sırasında PKK üyesi iki militanın ölü, birinin de yaralı olarak
ele geçirildiği şeklinde bir açıklama yapılmıştır. Ölü olarak
ele geçirilen, militan olduğu iddia edilen Halit Aslan 62
yaşında, evli ve çocuk sahibidir. Ebuzeyt Aslan ise 42 yaşında
olup evli ve çocuk sahibidir. Her iki mağdur zorunlu göç uygulamasından
dolayı Van iline göçmek zorunda bırakılmış sivil yurttaşlardır.
Vaka II-Haşim Beyazgöl'ün öldürülmesi
Başvurucuların beyanlarına göre, 19 Eylül 2001 tarihinde Şırnak
ili Başkale ilçesi Yüksek köyünde kaçak mazot olduğu duyumu
üzerine operasyon düzenleyen güvenlik personelinin açtığı
ateş sonucu, o sırada operasyon alanında hayvanlarını otlatan
sağır ve dilsiz olan Haşim Beyazgöl yaşamını yitirmiştir.
Daha sonra Haşim Beyazgöl'ün cesedi güvenlik personeli tarafından
bir çukura konulmuş ve üzeri toprakla örtülmüştür. Haşim Beyzagöl'ün
eve dönmemesi üzerine ailesinin olay mahalline yakın Eşmepınar
ve Albayrak karakollarına yaptıkları müracaatlar "böyle bir
şahsı görmedik" yanıtıyla sonuçsuz kalmıştır. 21 Eylül günü
ailenin kendi olanakları ile yaptığı arama sonucu, Beyazgöl'ün
gömülü olduğu çukur tespit edilerek çıkarılması sağlanmıştır.
Vaka III-HADEP Cizre ilçe binasının bombalanması
Yaklaşık olarak bir yıldır Şırnak ve ilçelerinde örgütlenme
özgürlüğü hakkı ihlal edilen ve hukuka aykırı bir şekilde
örgütlenme talebi reddedilen HADEP-Cizre İlçe binası 20 Eylül
saat 02:00 sıralarında atılan el bombasıyla bombalandı. İlçe
binasında maddi hasar meydana gelirken fail veya faillerin
kimliği tesbit edilemedi. HADEP İlçe Teşkilatının kurulmaması
için kamuoyunca bilinen baskılar, faillerin ortaya çıkarılmayacağı
ve olayın aydınlığa kavuşturulmayacağını göstermektedir.
Her üç olayla ilgili olarak Diyarbakır şubemizin, İnsan Haklarından
Sorumlu Devlet Bakanlığı'na, İçişleri Bakanlığı'na, Olağanüstü
Hal Bölge Valiliğine, Şırnak Valiliği'ne, Şırnak Başsavcılığı'na,
Beytüşşebap Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan müracaatlar
herhangi bir sonuç doğurmamıştır. Halit Aslan ve Ebuzeyt Aslan'ın
cenazeleri aradan 24 gün geçmesine ve ailenin bütün ısrarlarına
rağmen bölgenin "güvenlikli" olmadığı gerekçesiyle teslim
edilmemiştir. Her iki yurttaşımızın aslında militan değil
ama sivil insanlar olduğu kabul edilmemiş ve konuya ilişkin
herhangi bir soruşturma başlatılmamıştır.
İnsan onur ve vicdanının kabul edemeyeceği bir uygulama ile
cenazeler halen açıkta bekletilmekte ve def'in için ailelere
izin verilmemektedir. Öldürülen her şahısın PKK'li olduğunun
tesbiti nasıl yapılmaktadır? Eğer bu iki şahsın PKK'li oldukları
tesbit edilmişse, yani kimlikleri tesbit edilebilmişse, cenazelerinin
ailelerine teslimini engelleyen güvenlik gerekçesi nedir?
OHAL Valiliğinin açıklamasının aksine, her iki şahsın sivil
oluşu cenazelerin teslim edilmemesinin gerçek nedeni midir?
Başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere ilgili yetkililer Şırnak
ilinde yaşanan bu vahim insan hakları ihlalleri konusunda
sessizliğini ve duyarsızlığını daha ne kadar sürdürecektir?
Kamuoyunun bütün ilgisinin küresel savaş tehdidine yönelmiş
olmasının yarattığı belirsizlik ortamı hak ihlalini gerçekleştirenleri
cesaretlendirdiğini kaygıyla gözlemlemekteyiz. İlgili yetkililerin
Şırnak ve yöresinde tırmanan ihlaller karşısındaki sessizliğinin,
belirsizlik ortamının derinleşmesi ile birlikte insan hakları
ihlallerinin yoğunlaşarak sistemli bir politikaya dönüşmesine
olanak tanıyacağı kaygısını taşımaktayız. Resmi yetkililerin
açıklamaları maalesef kaygılarımızı haklı kılmaktadır. Dünyadaki
hiçbir belirsizlik ortamı veya küresel savaş tehlikesi, kamu
otoritelerinin ülke içi sorun alanlarını insan hakları hukukunu
çiğneyerek çözmesini meşru kılamaz. Esasen, bu dönemlerde
dahi gerçekleştirilen insan hakları ihlallerinin karanlıkta
kalacağı düşüncesi ve beklentisi yaşam bulmayacaktır. Dünyadaki
bütün insan hakları savunucularının hiçbir ihlalin karanlıkta
kalmaması için dünden daha fazla bir duyarlılıkla çaba içinde
oldukları ve olacakları da bilinmelidir. İHD bir kez daha
kamu otoritelerini yaşam hakkına, kişi güvenliğine, örgütlenme
özgürlüğü hakkına saygı göstermeye, sorunları şiddet politikası
ile çözme yaklaşımlarından vazgeçmeye davet etmektedir.
Hüsnü
ÖNDÜL
Genel Başkan
Uluslararası
Af Örgütü - Amnesty International
11 Eylül
saldırılarına tepkiler ve
ırkçılıkla ilgili son rapor
Rapora göre, en az 10 ülkede Müslümanlar ve Arap veya Asyalı
görünümlü insanlar saldırıya uğradı. Rapora göre, terörizmle
savaş adı altında alınmakta olan önlemler, sivil ve politik
hakların kısıtlanması tehlikesini içeriyor.
Avrupa´da hükümetler, insanların özgürlüklerini tehlikeye
düşüren yaşa ve önlemler planlıyor. İnsan haklarının korunmasına
yarayan kuralların değiştirilmesi gündemde. Kimi ülkeler,
kaçak göçmenlere kapıları tamamen kapatmaya hazırlanıyor.
Bu önlemler, mültecilere büyük zarar verecek. Avrupa Birliği,
"mülteci" kavramını yeniden tanımlamak istiyor. Bu önlem,
1951 Cenevre Mülteciler Konvansiyonu´na karşı gelebilir.
ABD´deki saldırılardan sonra bir ırkçı şiddet dalgası ortaya
çıktı. Her yaştan erkek ve kadın, belli bir dine veya milliyete
mensup oldukları ve saldırılarla ilgileri olduğu düşünüldüğü
için küfürden doğrudan saldırıya kadar kötü muameleye mazur
kaldılar. Yalnız ABD´de tüm hoşgörü çağrılarına rağmen, geçen
haftalarda Arap kökenli Amerikalılara 540, Sikhlere 240 saldırı
düzenlendi.
Polonya, Hindistan, İngiltere ve Danimarka´da camiilere ve
Hindu tapınaklarına saldırıldı. Bir dizi ülkede (Meksika,
Brezilya ve Paraguay) Müslüman veya Arap kökenli insanlar
terör örgütleriyle ilişkileri olduğu şüphesiyle gözaltına
alındı. Amnesty International, bu keyfi tutuklamalar sırasında
kötü muameleye de rastlandığından şüphelenmektedir. Ayrıca
Af Örgütü, Afgan halkının da insan haklarının çiğneneceğinden
büyük kaygı duyuyor. Özellikle Taleban bölgesinde yaşayan
ama Peshtun olmayan kesimler Kuzey İttifakı ile işbirliği
yapmakla suçlanabilir ve saldırıya maruz kalabilir.
BM Irkçılık konferansı´ndan kısa bir süre sonra birçok insanın
etnik veya dinsel aidiyetleri yüzünden şiddete maruz kaldığını
gördük. Dünya kamuoyunun ilgisi güncel olaylara yoğunlaştığı
için hükümetler politik rakiplerine baskıyı artırıyor.
Çin hükümetinin demeçleri, Pekin´in "ayrılıkçılık", "terörizm"
ve "dinsel fanatizm"le suçladığı muhaliflerini iyice baskı
altına almaya hazırlandığını gösteriyor. Bundan özellikle
Sincian Özerk Uygur Cumhuriyeti zarar görecektir. Özbekistan
hükümeti de her türlü İslami muhalefeti kanlı biçimde ezmek
için durumu firsat bilebilir. Bu kaygı verici gelişmeler karşısında
Af Örgütü bütün hükümetleri, ülke sakinlerinin haklarını ayrımsız
korumaya ve ırkçı saldırılara karşı çıkmaya davet ediyor.
|