



Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

|
Güncelleme:
15.05.2001

Her yer Bergama,
Hepimiz Bergamalıyız
Dünyanın
bir çok yerinde altın madencileri zehirli kimyasallar kullanarak
tehlikeli üretim tarzları ile çevreyi ve dolayısıyla insanları
zehirlemişler ve bazı yerlerde halen zehirlemektedirler.
Bu şirketler, gelip tesislerinikurdukları alanların suyunu,
toprağını, hammaddesini son damlasına kadar kullanmakta
ve daha sonra üretimleri artık kârlı oımadığı zaman, arkalarında
dev atık havuzları bırakarak, bölgeyi ve ülkeyi terk etmektedirler.
Üretim sırasında ve/veya üretim bittikten sonra meydana
gelen sızıntılar, kazalar ve rutin kimyasal madde kaçakları
nedeniyle, Papua Yeni Gine'den Romanya'ya, ABD'den Lefke'ye
kadar dünyanın birçok yerindeki altın madenlerinde çevre
faciaları yaşanmış ve ekosistem geri dönülemez bir şekilde
kirletilmiştir.

Bergama
köylüleri hemen yanıbaşlarında tehlikeli kimyasallar ile
üretim yapmak isteyen bu çok uluslu maden şirketini topraklarına
kabul etmeden önce, bilimsel bilgiye ulaşmak ve karar vermek
yolunu seçmişlerdir. Öğrendikleri gerçek Mafia-Eurogold
A.Ş.'ye karşı direnmek, anayasal haklarını kullanmak için
harekete geçirmiştir. Hareketlerindeki en önemli ve en güçlü
olgu hiçbir zaman şiddet içermeyen barışçıl protestolar
yapmaları, demokrasilerin olgunlaşmasına neden olan sivil
itaatsizliği Türkiye'ye böylesine zekice ve böylesine barışçıl
yollardan tanıtmalarıdır. Bergama köylüleri zehirli kimyasallar
üreten ve/veya bunlar ile üretim yaparken kendilerini kimseye
hesap vermek zorunda hissetmeyen, bugünümüzü ve geleceğimizi
zehirleyen çok uluslu maden şirketine karşı aslında bir
insan hakları mücadelesi vermişlerdir. İnsan hakları, tüm
insanlara uygulanabilir olduğu kabul edilen, üzerinde ortaklaşılmış,
kişileri korumaya yönelik ilkelerdir. Bu haklar, mahkemeler
ve ulusal meclisler tarafından, ülkelerin anayasalarında
ve uluslararası anlaşmalarda yazılı ifadesini bulmuştur.
Bugün zehirli kimyasallar üreten ve bu kimyasallar ile üretim,
madencilik vb. yapan endüstrilerin ihlal ettiği insan haklarından
bazıları şunlardır: Yaşama Hakkı, Sağlıklı Olma Hakkı, Bilme
Hakkı, Mülkiyet Hakkı, Aile Kurma ve Çocuk Yetiştirme Hakkı,
Ayrımcılık Görmeme Hakkı, Uğranan Zararın Telafi Edilmesi
Hakkı, Geçinme Hakkı, Sendika Kurma ve Sendikalara Katılma
Hakkı,Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı. Üzerinde ortaklaşılan
bu hakların uluslararası boyuttaki başlıca ifadesi, Evrensel
İnsan Hakları Bildirgesi'dir. Bu haklar, ayrıca açıklama
gerektirmeyen, bariz hakikatlerdir; tüm insanlara ait olup
hiçbir kişi, ülke ya da şirket tarafından hukuken geri alınması
mümkün olmayan, üzerinde kabaca anlaşılmış garantilerdir.
Maalesef. yönetim sistemlerimiz bu hakları kimya endüstrisinin
küresel ölçekte yürüttüğü tehlikeli faaliyetler karşısında
korumaktan şimdiye dek aciz kalmıştır: Bu anlamda Bergama
köylüleri, yaşadıkları yörenin çok uluslu bir şirket tarafından
sadece ''kâr'' için yok edilmesine izin vermemiş ve mücadeleleri
sonucunda, sadece halkın vicdanına da değil aynı zamanda
hukuksal alanda da zafer kazanmışlardır. Çevre Bakanlığı
tarafından, Eurogold firmasına, İzmir ili, Bergama ilçesi,Çamköy,
Ovacık, Narlıca mevkiinde verilen 'siyanür liçi yöntemi
ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki
dava konusu işlem'in iptali amacıyla Bergamalı 652 yurttaş
İzmir 1 .İdare Mahkemesi'nde 8/11/1994 günü üç adet dava
açmışlardır. Davalar, çok ayrıntılı ve tartışmalı aşamalardan
sonra derecattan geçmek suretiyle davacı yurttaşların lehinde,
davalı Çevre Bakanlığı ve müdahil Eurogold A.Ş aleyhinde
sonuçlanmıştır.

Danıştay
6.Dairesinin 13/5/1997 gün ve E.96/5477, K.97 /2312 no'lu
karar gerekçesine göre; 2709 sayılı T.C. Anayasası'nın 17.
maddesinde: 'Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma
ve geliştirme hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin
ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden
ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde
gücünde tasarruf ve verimi arttırarak işbirliğini gerçekleştirmek
amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet
vermesini düzenler...' kuralları yer almıştır.

Canlı yaşamının en önemlisi olan insan yaşamının sağlıklı,
dengeli, bozulmamış bir çevrede sürdürülmesi esastır. İnsan
yaşamının korunması bir öncelik olduğuna göre, insanın doğal
yaşam temellerinin korunması ve geliştirilmesi gerekmekte
ve çevrenin korunması insan yaşamının vazgeçilmez bir unsuru
olmaktadır.

İşletmecinin
iyi niyeti, önlemlerin titizce denetlenmesi gibi kavramlara
bağlı kalınarak, yapılacak faaliyet sonucunda elde edilecek
ekonomik değerin, doğada ve doğrudan veya dolaylı olarak
insan yaşamı üzerindeki risk faktörünün gerçekleşmesi halinde
kamu yararının öncelikle insan yaşamı lehine değerlendirilmesi
doğaldır. Siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletilmesinde
işletmeciye ve yapılacak olan denetime duyulan güvene bağlı
olarak risk olasılığının azalacağından söz etmek mümkün
değildir.

Yukarıdaki teknik ve hukuki belirlemeler karşısında, insanın
yaşama hakkım ve devletin de çevre sağlığını koruma, çevre
kirlenmesini önleme, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı
içerisinde sürdürmesini sağlama ödevlerini dikkate aldığımızda,
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve bilirkişi raporlarında
da öngörülen olası risk faktörleriyle çalışan ve bu riskin
gerçekleşmesi halinde doğrudan veya çevrenin bozulması ile
dolaylı olarak insan yaşamını etkiliyeceği kesin olan siyanür
liç yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi
yolundaki dava konusu işlem

Anayasa'nın
138/4 maddesine göre; "asama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare,
mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez."Başbakanlık Müsteşarlığı,
5/4/00 gün ve B.O2.0.MÜS.O.13.00.00263 no'lu yazısı ile
İçişleri, Sağlık, Bayındırlık, Enerji, Orman ve Çevre Bakanlıklarından;
'Bergama/Çamköy, Ovacık mevkiinde bulunan altın madeni işletmesi
ile ilgili olarak TÜBİTAK 'tan daha sonra alınan rapora
göre mahkeme kararmda belirtilen risk faktörlerinin ortadan
kalktığı, ve bu nedenle ilgili bakanlıkların konuyu yeniden
değerlendirmek suretiyle işlem tekemmül ettirmelerini" istemiştir.

Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü başlığı altında düzenlenen
11.madde uyarınca; "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve
kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Madde 129; "Memurlar
ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak
faaliyette bulunmakla yükümlüdürler."

Anayasa 137/2; "Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle
yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz."

657.'no
lu Devlet Memurları Kanunu Md.6; "Devlet memurları, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'na ve kanunlarına sadakatla bağlı
kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriye- ti kanunlarını
sadakatla uygulamak zorundadırlar." D.M.K. Md.ll/3; Konusu
suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez;
yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz." 2577 no'lu
İdari Yargılama Usulü Kanunun 28/1 maddesine göre; "Danıştay,
idare mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına
ilişkin kararların icaplarına göre idare, gecikmeksizin
işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur."

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22/10/1979
gün ve E.78/7, K.79/2 no'lu kararına göre; "Anayasa ve yasanın,
mahkeme kararlarının kesinlikle yerine getirileceği yolundaki
açık emri karşısında, kararların uygulanmaması, Anayasa
ve yasanın öngördüğü kuralları kağıt üzerinde bırakan ve
onu değersiz sözcükler haline getiren bir davranış olur."

Çevre
Bakanlığı, ilgili kamu kurumları ve İzmir Valiliği 'ne gönderdiği
23/10/1997 gün ve 6971 no'lu yazısıyla yukarıda belirtilen
mahkeme kararının gereğinin uygulanmasını is- temiştir.
Çevre Bakanlığı'nın iptal edilen maden işletme faaliyet
izninden önce madenci şirkete, Enerji Bakanlığı'nca verilen
"maden işletme ruhsatı", Orman Bakanlığı'nca verilen "işletme
izni", Sağlık Bakanlığı'nca verilen "tesis izni", İzmir
Valiliği tarafından verilen "yapı ruhsatı" ve "M.K.E'den
patlayıcı madde satın alma ve kullanma izni" ve benzeri
izin ve ruhsatların hukuken hükmü kalmamıştır.

Anayasa ve İYUK'un açık hükümlerine karşm mahkeme kararı
a- çıkça çiğnenmiş ve 19/2/1998 ile 27 /2/1999 tarihleri
arasında madenci firma tarafından 3 ton siyanür kullamılmak
suretiyle altın doresi elde edilmiştir. Başbakanlığın yukarıda
belirtilen 5/4/2000 günlü yazısı uyarınca İzmir Valiliği'nin
ilgili devlet dairelerinin madenin yeniden işletilmesi için
teşebbüslerde bulundukları, Orman Bakanlığı'nın "orman arazisi
tahsis kararını" uzattığı yolunda gelişme yaşanmaya başlamıştır.
Kısaca evvelce doğru dürüst uygulanmayan ve adeta askıda
tutulan mahkeme kararının ağır ve açık biçimde ihlali suretiyle
işlemler tesis edilmektedir. Oysa Anayasa'nın 138. maddesi
uyarınca, siyanürlü liç yöntemiyle altın madeni işletilmesine
verilen iznin tali hakkındaki karar, yalnızca da, yurttaşları,
davalı Çevre Bakanlığı ve Eurogold A.Ş.'yi değil, TÜBİTAK,
dahil diğer tüm kamu idarelerini bağlayıcı niteliktedir.
Mahkeme kararlarını aşmak ve delmek için TÜBİTAK'ı kullanmak
hem suçtur hem de TÜBİTAK'ın saygınlığına vurulan bir darbedir.
Hemen ardından Bergama Kayma kamlığı'nın, Bergama Jandarma
Komutanlığı'nın, terörle mücadele şubesinin kimin etkisinde
kalmış olursa olsun, Bergama köylülerinin masum sivil itaatsizliklerini
gizli örgüt diye niteleyerek, 80 köylüye soruşturma başlatması
çok tehlikeli bir hukuksal zorlama olmuştur.

HUKUK
DEVLETİ ilkesine açıkça aykırı olan ve konusu suç teşkil
eden bu soruşturma zorlamalarına karşı hiç bir makam ve
merciinin, Anayasa'nın üstüne çıkmak suretiyle mahkeme kararlarını
aşmak, çiğnemek, geçiştirmek, delmek ve uygulamamak) yoluyla
ve de bu tür dipsiz soruştumalarla halkı korkutma saikiyle
hukuk devletinin temeline dinamit atmak hak ve yetkisi yoktur.
Anayasayı çiğneyen ve Türk Milleti adına karar veren mahkemelerin
kararlarını yok sayanlar er veya geç adalet önünde hesap
vereceklerdir.
Diğer
duyurular için tıklayın
|
|
|

SİVİL
TOPLUM


 










TÜM
STK'lar
İÇİN TIKLAYIN
Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|