DARK Deprem Arama Kurtarma Derneği
DARK Deprem Arama Kurtarma Derneği ilginizi
bekliyor.
DARK Earthquake Search Rescue Association
Afet Yönetim Merkezi B Blok 34758
Ataşehir/Kadıköy İSTANBUL - TÜRKİYE
Command Center:
Phone: +90 216 455 4676
Fax: +90 216 455 4677 Cell: +90 542 514 8674 24 Saat
e-mail: [email protected]
24 Saat Telsiz Sis: 145.700 Mhz TA2SD
24 Saat www.dark.web.tr
Şube: Şemsettin Günaltay Cad. No:72/2
34740 Ayşekadın/Kadıköy İSTANBUL - TÜRKİYE
Phone: +90 216 410 0040 Fax: +90 216 373 0413 [email protected]

İnsan Hakları Derneği:
İran için Büyük Utanç
Sayın Muhammed Hatemi;
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Zehra Kazemi, 23 Haziran'da
Evin cezaevinde, İran'da meydana gelen rejim karşıtı gösterilerde
tutuklananların ailelerinin protesto gösterisinin fotoğraflarını
çekerken görevliler tarafından tutuklanmıştı.

Camera Pres muhabiri İran asıllı Zehra Kazemi, gözaltında tutulduğu
ve sorgulandığı istihbarat Bakanlığı'nda gördüğü işkenceler nedeniyle
sağlığının bozulması üzerine üç gün sonra Devrim Muhafızları'na
ait Bagiyetullah El Azem Hastanesi'ne kaldırılan 54 yaşındaki Kazemi'nin,
11 Temmuz'da beyin kanamasından öldüğü açıklanmıştı. Sayın Hatemi;
Zehra Kazemi'nin işkence sonucu yaşamını yitirmesi, insanlık suçu
olan işkencenin ülkenizde yaygın bir şeklide uygulandığının en acı
kanıtıdır.

Kanada vatandaşı olan Zehra Kazemi, sorgulandığı İstihbarat
Bakanlığı'nda "kalp krizi geçirdi, aşırı stres nedeniyle beyin kanaması
geçirdi" gerekçeleriyle hastaneye kaldırılmıştır, Ne gariptir ki;
bu gerekçeler işkence uygulanan tüm devletlerin ortak savuma mekanizmasını
oluşturuyor. Sizin ülkenizde de yetkililer, bu gerekçelerle işkenceyi
saklamaya çalışmıştır. Kim bilir Zehra Kazemi bir İran vatandaşı
olsaydı, sessizce, kamuoyuna yansımadan cesedi ailesine teslim edilecek
ve böylelikle bir işkence sonucu meydana gelen ölüm vakası rahatlıkla
ört bas edilecekti?

İşkenceciler bu kez suçüstü yakalandı. Çünkü uluslararası kamuoyuna
açıklanan gerekçeler inandırıcı bulunmamış ve başta Kanada olmak
üzere birçok devletin diplomatik baskı kurması sonucu ölümün işkence
sonucu meydana geldiği dünya kamuoyuna açıklanmış ve konuyla ilgili
olduğu iddia edilen 5 kişiyi tutuklamıştır.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu olay İran'la ilgili insan hakları kuruluşlarının
kaygılarının haklı olduğunu göstermektedir. İnsan hakları sizin
iç işiniz olamaz. Uygulanan her idam, yapılan her işkence sadece
İran halkının değil dünya kamuoyunun vicdanının yaralamaktadır.

Sayın Hatemi; Bu 5 kişinin tutuklanması ve işkencenin itirafını
önemsiyoruz. Ancak yeterli bulmuyoruz. Ülkenizin insan hakları karnesinin
zayıf olmasının en önemli nedeni işkencenin, idamların yaygın olması
ve düşünce-örgütlenme özgürlüğünün büyük bir baskı altında tutulmasıdır.

Sayın Hatemi; sizlerin şahsında tüm İranlı yetkilileri insan hakları
ihlallerine son vermeye davet ediyor, İran'da yaşanan her türlü
insan hakları ihlalinin takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade
ediyoruz. Zehra Kazemi'nin işkence edilerek öldürülmesini
kınıyoruz.

İnsan Hakları Derneği
İstanbul Şubesi

İnsan Hakları Derneği:
Irak'a Asker Gönderilmesine Karşıyız
Özgürlük, demokrasi ve insan hakları götürecekleri vaadiyle ve kimyasal
silah yalanlarıyla Irak'ı işgal eden güçler, bir kez daha "Asker
istiyoruz." diyerek kapımıza dayandılar. Amerika ve İngiltere, uluslararası
sözleşmeleri hiçe sayarak Irak'ı işgal etmeye devam ediyor. Sivillere
yönelik saldırılara her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Irak'ta
muhalif yada eski iktidar yanlılarına yönelik kontrgerilla saldırıları
düzenleniyor. Yakıyorlar, bombalıyorlar, öldürüyorlar, tehdit ediyorlar,
işkence yapıyorlar.

İnsan hakları kuruluşlarının Irak'ta yaptığı incelemelerde sivillere
yönelik insan hakları ihlallerinin korkunç düzeyde olduğu ortaya
çıktı. Uluslararası gözlemciler Irak'ta yaşanan insan hakları ihlallerinden
derin kaygı duymaktadır. İnsan hakları kuruluşlarının Amerika ve
suç ortağı İngiltere'ye yaptığı tüm çağrılar cevapsız kalıyor.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi başta yaşam hakkı olmak üzere
konut ve özel yaşamın dokunulmazlığı ilkelerinin işgal güçlerince
çiğnenmesi sıradan bir uygulama haline getirilmiştir. İşgalci güçler,
Irak'ta bir batağa saplandılar. Ve bu bataklıktan yoksul ülkelerin
askerleriyle kurtulmaya çalışıyorlar. Bunun için sürekli asker istiyor,
rüşvet dağıtıyorlar. Yalanlarıyla ikna edemedikleri yöneticileri
bozuk ekonomileri düzeltme vaatleri ile ikna etmeye çalışıyorlar.

İşgalcilerin tek derdi, işledikleri insanlık suçlarına yeni ortaklar
bulmaktır. İşgalciler hiçbir zaman Irak halkına demokrasi, özgürlük
ve insan hakları götürmeyecektir. Bu topraklarda yaşayan bizler,
Irak'a hiçbir şart ve koşulda asker gönderilmemesi gerektiğini savunuyoruz.
Irak'ta yaşanan insanlık dramı ve işgalin son bulması, Irak halkının
kendi kaderini tayin etmesiyle mümkün olacaktır. Irak'a asker gönderilmesi
konusunda istekli olan ve şimdiden milletvekilleri üzerinde baskı
oluşturan başta sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanı olmak üzere diğer
yetkilileri bir kez daha uyarıyoruz.

Halkın iradesiyle seçildiğinizi göz ardı etmeyin
Dünya'nın barışa büyük bir özlem duyduğu bir ortamda işgal güçlerinin
değil hakları ihlal edilen Irak halkının yanında olun.

Bizler insan hakları savunuları olarak; hakları ihlal edilen Irak
halkının kendi kaderini tayin etmesi ve işgalci güçlerin bir an
önce Irak'ı terk etmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu topraklarda yaşayan
halkın çok büyük bir kesimi bu düşüncededir.

İnsan hakları savunucuları, ülkemizin aydınları, hukukçuları ve
halk, Irak'a asker gönderilmesini istemiyor. Savaşlardan ve insan
canına kıyılmasından çıkar umanlardan başka kim savaş isteyebilir?
Irak'a asker gönderme, Suç Ortağı olma

İnsan Hakları Derneği
İstanbul Şubesi

İnsan Hakları Derneği:
Pul Mezrası Raporu
10.07.2003 TARİHİNDE BİNGÖL İLİ YUMAKLI KÖYÜ PUL MEZRASINDA 5 VATANDAŞIN
ÖLÜMÜ İLE SONUÇLANAN SİLAHLI SALDIRI OLAYI -İNCELEME VE ARAŞTIRMA
RAPORU-

VAKA: 10.07.2003 tarihinde Bingöl ili merkeze bağlı Yumaklı
(Pakuni) Köyü Karakoç (Pul) Mezrası'nda meydana gelen ve beş vatandaşın
yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan silahlı saldırı olayı.

AMAÇ: Söz konusu olayın nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirilmiş
olabileceği hususunda olay yerinde araştırma yapılarak kamuoyunun
bilgilendirilmesi hedeflenmiştir.

HEYETİN OLUŞUMU: Heyet; İHD GYK Üyesi Mihdi PERİNÇEK, Bingöl
Şube Başkanı Rıdvan KIZGIN, Diyarbakır Şube Başkanı Av.Selahattin
DEMİRTAŞ, Diyarbakır Şube Y.K.Ü. Av.Ayla AKAT, Bingöl Şube Y.K.Ü.
Şevket TURAN oluşmuştur.

HEYETİN YAPTIĞI İNCELEMELER: Heyet üyeleri olayın gerçekleştiği
mezraya giderek görgü tanıkları ve mezra sakinleri ile görüşmüş,
infaz olayının gerçekleştiği iki ayrı yerde incelemeler yapmıştır.

HEYETİN EDİNDİĞİ İZLENİMLER: Heyet üyeleri Bingöl ili Genç
ilçesinden hareket ettikten bir saat sonra mezraya ulaşmıştır. Heyet
üyeleri Genç İlçesi çıkışında polis tarafından durdurulmuş , kimlikleri
kontrol edilip güvenlik taramasından geçirildikten sonra bırakılmıştır.
Mezraya ulaşıldığında mezrada yaşayan vatandaşlar tarafından karşılanan
heyet üyeleri infaz olayının gerçekleştiği, yaya olarak 25 dakika
mesafede bulunan dere yatağında ve Mahmut Kaya'nın öldürüldüğü köyün
alt tarafında bulunan dere yatağından incelemelerde bulunmuştur.

Görgü tanıkları ve mezra sakinleri olaya ilişkin genel olarak şu
anlatımlarda bulunmuştu: "15.06.2003 tarihinde saat 21:00 sularında
mezramızın yakınında atılan yoğun silah sesleri duyduk. Yarım saat
sonra köy içine giren ve özel tim olduklarını söyleyen silahlı 6
kişi Mahmut KAYA ve Filit ACAR' dan katır getirmelerini istedi.
Köyün girişindeki patika yola götürülen bu şahıslara yerde yatan
silahlı, yan taraflarında sırt çantaları bulunan iki ceset gösterilerek
bunların katırla Yumaklı köyüne götürülmesini istendi. Mahmut KAYA
cesetleri katır ile Yumaklı köyüne götürdü.

O gece ve daha sonraki günlerde bu olay nedeniyle köyümüzden hiç
kimsenin ifadesine başvurulmadı. Bugüne kadarki uygulamalardan oldukça
farklı olan bu durum, çevre köyler tarafından da hayretle karşılandı.
Çünkü bu durumda başımıza daha kötü şeyler gelmesinden korkmaya
başladık.

10.07.2003 tarihinde yani olayın yaşandığı gün saat 20:00 sularında
köyün alt tarafında bulunan tarlada çalışan Mahmut KAYA'nın yanına
silahlı dört kişi geldi. Bu esnada Mahmut'un yanında Bilal ÖZMEN
(14) ve Turan ÖZTÜRK (19) adlı köylüler bulunmaktadır. Silahlı dört
kişi örgüt militanlarının giydiği kıyafetlerden giymiştir ve ellerinde
kaleşnikof silah bulunmaktadır. Ayrıca iki kişide küçük el telsizi
vardır. Gelen silahlı kişiler kendilerini köy korucusu olarak tanıtmışlardır.
Kendi aralarında sürekli Türkçe konuşmaktadırlar. Son derece sert
davranmakta ve hakaret ederek konuşmaktadırlar. Bu kişiler Mahmut'a
ve diğer iki kişiye isimlerini sorduktan sonra silahlı iki kişi
Mahmut'u kenara ayırmış, silahlı diğer iki kişi de Turan ve Bilal
ile birlikte mezraya doğru gitmiştir. Mezranın girişinde ağaçların
altında yaklaşık yarım saat sessizce oturmuşlardır. Mahmut'un yanında
kalan iki kişinin gelmesi ile birlikte Turan ve Bilal'e, Ahmet Acar'ın
evini sormuşlardır. Ayrıca köyde ve çevrede Gıyasettin Özmen olarak
bilinen ancak nüfusta Hüseyin Özmen olarak kayıtlı olan köylüyü
Hüseyin Özmen olarak sormuşlardır. Çocukların köyümüzde böyle biri
yok demesi üzerine Gıyasettin Özmen olarak sormuşlardır. Çocukların,
Gıyesettin Özmen'in 20 gündür köyde olmadığını söylemesi üzerine,
"Dün Bingöl'den geldi. Bu gün ikindi vakti de köydeydi şeklinde"
cevap verilmiştir.

Daha sonra Ahmet Acar'ın evinin önüne gelindiğinde Turan ve Bilal
serbest bırakılmıştır. Turan ve Bilal korktukları için hemen eve
gitmiş ve dışarı çıkmamıştır. Silahlı kişiler evin avlusundan Ahmet'i
çağırmış ve yanlarına alarak ilerlemişlerdir. Ahmet'in oğlu Erdal
babasının götürülmesine müdahale etmiş, bunun üzerine silahlı iki
kişi onu da alarak Gıyasettin Özmen'in evine gitmiştir. Gıyasettin
Özmen evden alındıktan sonra mezradan çıkmışlardır. Bu şahısları
alırken yakınlarına, ifadelerini almak için götürdüklerini, komutanın
yukarıdaki tepede beklediğini, ifadeleri bittikten sonra getireceklerini
söylerler.

Grup mezradan çıktıktan sonra Ahmet Acar'ın eşi köy sakinlerinden
ve aynı zamanda Ahmet ACAR'ın damadı olan Hacı KAYA adlı şahsa gider
ve eşi ile oğlunun silahlı kişiler tarafından götürüldüğü söyler.
Hacı da eğer götürenler örgüt militanıysa arkalarından gidebileceğini
söyler. Ahmet'in eşi de evet bunlar örgüt üyesi olabilirler dedikten
sonra Hacı KAYA arkalarından gider. Grup mezradan çıkarılırken Erdal
zazaca konuşarak "kadınlar arkamızdan gelsin, erkekler gelmesin
onları da alabilirler" şeklinde sesleniyor. Bunun üzerine bir grup
kadın da gece karanlığında grubun arkasından gitmeye başlar. Yolda
grupla karşılaştıklarında silahlı kişilerin ve üç köylünün yürüyerek
köyün yan tarafındaki tepeye doğru çıktıklarını görürler. Hacı Kaya
yanlarında değildir. Birlikte gitmek isterler ama silahlı iki kişi
geride kalarak kadınları ikna edip geri döndürmeye çalışır. Kadınlara
karşı nazik davranırlar. " Anam bacım korkmayın komutan ifade aldıktan
sonra getireceğiz, eğer sabaha kadar dönmezlerse kimliklerini götürüp
karakola verirsiniz" diye açıklamada bulunurlar. Kadınları atlattıktan
sonra gecenin karanlığında ortadan kaybolurlar.

Götürülenler bu esnada hiç kaba kuvvetle karşılaşmadıkları gibi
gitmemek için hiçbir aşamada direnmezler. Aradan yaklaşık 15 dakika
geçtikten sonra tepeden silah sesleri gelir. Kadınlar kendilerini
korkutmak ve arkalarından gelmelerini engellemek için ateş edildiğini
düşünürler. Daha sonra tepeye doğru çıkarlar ancak karanlık nedeniyle
hiçbir şey göremedikleri için mezraya geri dönerler. Ertesi sabah
saat 05:00 sularında tekrar aramaya çıkarlar. Silah seslerinin geldiği
yere gittiklerinde aralarında Hacı Kaya'nın da bulunduğu dört kişinin
yüzleri yere yatırılmış bir şekilde kafalarının arkasından kurşunlandıklarını
görürler. Cesetlerin arasında Mahmut'un olmadığını fark ettiklerinde
Turan ve Bilal, Mahmut'u dün akşam tarladan alıp tarlanın altındaki
dereye doğru götürdüklerini söyler. Bir grup köylü bunun üzerine
Mahmut'un tarlasına doğru giderler. Mahmut'u tarlanın altındaki
derede yüzüstü yere yatırılmış, sadece kafası dışarıda kalacak şekilde
üstü taşlarla örtülmüş bir vaziyette bulurlar. Mahmut'un kafası
taşlarla vurularak ezilmiştir. Ancak Mahmut henüz yaşamaktadır.
Bunun üzerine Mahmut'u Mezraya taşıyıp derhal Bingöl'e ve oradan
da Elazığ'a ulaştırırlar. Ancak tüm müdahalelere rağmen Mahmut girdiği
komadan kurtulamamış ve üç gün sonra yaşamını yitirmiştir.

Mezrada sabit telefon bulunmadığından saat 06:00 sularında Yumaklı
Köyünden Jandarmaya telefon açıp olanları anlatırlar. Jandarma saat
11.30 sularında 3 cemse ve 15 asker ile köye gelir. Saat 12:30 sularında
Savcı köye gelir. 13:30 sularında da Bingöl Valisi helikopter ile
köye gelir. Yanında sadece bir koruması vardır. Köyde 15 asker dışında
asker de yoktur. Vali köye gelir gelmez bir açıklama yapar ve teröristlerin
köyü basıp 4 vatandaşı öldürdükleri 1 kişiyi de yaralıklarını belirtir.
Savcı ve doktor köyde ölü muayenesi yaptıktan sonra cenazeleri köylülere
teslim ederler ve hep birlikte köyden ayrılırlar. Köylüler olaydan
yaklaşık bir hafta sonra Mahmut'un öldürüldüğü yerin yakınlarında
kanlı bir kasatura bulurlar. Bu kasaturayı yıkayıp kaldırırlar.

TESPİTLER: 1- 10.07.2003 tarihinde köye gelen silahlı kişiler
köylüler tarafından ilk defa görülmüşlerdir.
2-Silahlı kişiler Türkçe konuşmakta ve içlerinden sadece biri Zazacayı
anlamaktadır.
3-Silahlı kişiler örgüt üyesi militanların giydiği kıyafetlere benzer
yeni ve temiz kıyafetler giymişlerdir.
4- Köylüler bu insanların örgüt üyesi militanlar olup olmadıkları
hususunda ciddi kuşkular taşımaktadırlar.
5- Mahmut Kaya'nın vücudunda kesikler bulunmaktadır ve kafasına
taşla vurularak öldürülmüştür.
6-Erdal Acar ve Hacı Kaya müdahaleleri nedeni ile silahlı kişiler
tarafından götürülmüş ve öldürülmüştür.
7- Gıyasettin Özmen'in, nüfusta Hüseyin Özmen olarak kayıtlı olduğu
köy sakinleri tarafından bilinmemektedir.

TALEPLER: * Köylüler bu katliamın kimler tarafından gerçekleştirildiği
konusunda somut ve gerçek bilgiye ulaşmayı beklemektedirler. Bu
doğrultuda daha sağlıklı ve ciddi bir soruşturmanın yürütülmesi
gerekmektedir.
* Soruşturmada görgü tanıkları ve çevre köylerde yaşayanların tanıklıklarına
başvurulmalıdır.
* Olayların geçtiği yerlerde parmak izi incelemesi yapılmalıdır.
* Köylülerin bundan sonraki aşamalarda can güvenlikleri sağlanmalıdır.
|