
Uluslararası
Af Örgütü:
İnsan Haklarını Güvenliğe Kurban Etmeyin
Uluslararası Af Örgütü 152 ülkede insan hakları ihlalleri tespit
etti. Uluslararası Af Örgütü 2001 yılı boyunca dünyada insan haklarıyla
ilgili 2002 Raporunu açıklarken, "Hiç şüphesiz dünya 11 Eylül'den
sonra kökten değişti. Ancak birçok şey aynı kaldı: İnsan hayatı
ve onurunun yanı sıra ekonomik, sosyal ve kültürel haklara kayıtsızlık;
Orta Doğu, Afganistan ve Kolombiya gibi eski ve kronik sorunlarda
artış." dedi.

2001 yılı olaylarını içeren Uluslararası Af Örgütü 2002 Raporu
47 ülkede yargısız infazlar; 31 ülkede ölüm cezası infazları; 35
ülkede "kayıplar"; 111 ülkede işkence ve kötü muamele vakaları ve
en az 56 ülkede düşünce mahkumları bulunduğunu belgeliyor. Ancak
örgüt gerçek rakamların çok daha yüksek olduğuna inanıyor. 
Korkunç 11 Eylül olayları dünyayı şoke eden ve değiştiren bir insanlığa
karşı işlenmiş suçtu. Ancak, bazı hükümetler "anti-terörizm" tartışmasını
baskıyı arttırmak, insan hakları korumasının altını oymak ve siyasi
muhalefeti bastırmak için bir fırsat olarak kullandı UAÖ Genel Sekreteri
Irene Khan, insan haklarının evrenselliğinin bugüne dek yaşadığı
en büyük zorlukla karşı karşıya kaldığını belirterek, "Çifte standart
ve seçiciliğin kural haline geldiğini" söyledi. Bazı hükümetler,
güvenlik adına hızla yeni yasalar ve diğer "anti-terör" önlemlerini
hayata geçirdi. Bu önlemler arasında yargılanmaksızın süresiz gözaltı,
gizli kanıtlara dayalı özel mahkemeler ya da kültürel ve dini kısıtlamalar
bulunuyor - ki bu bazen bir gölge ceza yargı sistemi yaratıyor.

Hükümetler, diğer ülkelerin iç politikalarını eleştirmekte daha
çekingen davranıyor. Irene Khan, "Güvenlik, insan haklarının önüne
geçemez ve geçmemelidir. İnsan hakları için en büyük tehlike siyasi
ve ekonomik çıkarların insan hakları gündemini belirlemesidir."
dedi. Uluslararası insan hakları yükümlülüklerine saygı duymak yerine
popülerliği tercih eden politikacıların da tahrik ettiği ırkçı tepkiler,
bir şüphe ve güvensizlik ortamı yarattı. Yabancılar "terörizm"in
kaynağı olarak gösterildi. Orta Doğu krizinin ardından Arap ve Yahudilere
yönelik, dini, kültürel ve ulusal farklılıklara yönelik hoşgörüsüzlüğün
de tetiklediği, ırkçı ve anti-Semitist saldırılarda bir patlama
yaşandı. Irene Khan, "Korkunun galip gelmesine izin vermemeliyiz.
Temel özgürlüklerin aşındırılmasına ve önyargı ve hoşgörüsüzlüğün
hakim olmasına izin vermemeliyiz." dedi.

"İnsan haklarını güvenliğe, adaletin cezasızlığa tercih edemeyiz."
İsrail ve İşgal Altındaki Topraklar'da, hem İsrail Savunma Kuvvetleri
hem de Filistinli silahlı gruplar tarafından kanun dışı öldürmeler,
gözaltındakilere işkence ve adil olmayan yargılamalar azalmadan
sürdü. 2001 yılında ev yıkmalar ve kapatmalar devam etti. BM Mülteci
Sözleşmesi'nin 50. yıldönümü dünya çapında kutlanmasına rağmen,
mülteci korumasının temel ilkeleri 2001 yılında da tehdit altındaydı.
Çatışmalar ve insan hakları ihlallerinden kaçan yüzbinlerce mültecinin
komşu ülkelere girişine izin verilmedi. Aynı zamanda, 2001 yılında
sığınmacıların başvurularının incelenmesi de ağır saldırı altındaydı.
Uluslararası Af Örgütü üyeleri dünya çapında BM Mülteci Sözleşmesi'nin
dar yorumlanmasına karşı çalışmalarını sürdürdü.

2001 yılı, uzun süredir kabul görmüş insan hakları standartlarının,
bu standartların oluşturulması için çalışmış hükümetler tarafından
doğrudan tehdit edildi. Cenevre sözleşmeleri gibi on yıllardır uygulamada
olan uluslararası yasal standartlar Afganistan çatışmaları sırasında
sorgulandı. Guantanamo'da gözaltında tutulanlara yönelik muamele,
bazı hükümetlerin tutuklulara yönelik gayri insani muamelenin artık
kabul edilebilir olduğuna inanmalarını sağladı.

Uluslararası Af Örgütü insan haklarına saygının sadece evrenselliği
değil, medeni ve siyasi hakların yanı sıra ekonomik, sosyal ve kültürel
hakların bölünmezliğini de kapsadığının altını çizdi. Bazılarına
daha fazla zenginlik sunarken, diğerlerine yoksulluk ve umutsuzluk
getiren küreselleşmenin yaygınlaşması nedeniyle insan hakları savunucuları
sadece hukuki adaleti değil sosyal adaletin de gelişmesi için çalışmalıdır.
Khan, "küreselleşmeye etik yaklaşımdan, kalkınmaya haklar temelinde
bir yaklaşım anlaşılmalıdır" dedi.

"Uluslararası Af Örgütü olarak, özgür ve adil bir dünyadan söz ederken,
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve diğer uluslararası insan hakları
standartlarında belirtilen tüm insan haklarının herkes tarafından
kullanabildiği bir dünyadan söz ediyoruz." UAÖ Ağustos 2001'de gündemini,
değişen dünyanın yeni taleplerine karşılık verecek biçimde genişletti.
Gelecekte örgüt, yalnızca geçtiğimiz 40 yıl boyunca kampanyalarının
merkezini oluşturan medeni ve siyasi haklarla ilgili çalışmayacak;
aynı zamanda ekonomik, sosyal ve kültürel haklara saygı gösterilmesi
için de harekete geçecek.

"İnsan hakları koruması en iyiler ve en kötüler
içindir" diyen Irene Khan, "mücadele ettiğimiz şey ve üstlendiğimiz
sorumluluk, insan haklarını geçmişini ya da inançlarını dikkate
almadan herkes için bir gerçeklik olmasını sağlamak" olduğunu ifade
etti.

Uluslararası
Af Örgütü
Yıllık Rapor 2002 alıntılar
Ocak-Aralık 2001 dönemi Avrupa'da, devlet görevlileri tarafından
genellikle etnik azınlıklar veya yabancılara yönelik işkence ve
kötü muamele yaygın olarak devam etti. 11 Eylül saldırıları birçok
hükümet tarafından, ulusal güvenliği güçlendirmek adına önlemler
almak için kullanıldı ve bu tavır insan hakları ihlalleri ve ifade,
örgütlenme ve adil yargılama haklarının yanı sıra sığınmacı haklarının
daha da kısıtlanmasıyla sonuçlandı.

Geçtiğimiz yılın ilk bölümünde Makedonya güvenlik kuvvetleriyle
etnik Arnavut silahlı grupları arasındaki çatışmanın şiddetlenmesiyle
Makedonya'da insan haklarının durumu kötüledi. Güvenlik güçlerinin
sivilleri gelişigüzel öldürdüğü bildirildi ve etnik Arnavut silahlı
grubu Ulusal Özgürlük Ordusu (NLA)sivilleri kaçırmak ve kötü muamele
etmekle suçlandı. Mart-Ağustos ayları arasında, çoğu NLA kontrolü
altında bulunan köylerden olan 140 binden fazla kişi yerlerinden
edildi. Bosna-Hersek'te, onbinlerce kişi fiziksel güvenlikleri bulunmadığı
ve iş bulma, eğitim ve sosyal refaha erişimde ayrımcılığa uğramaları
nedeniyle evlerine geri dönüş yapamadı.

Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde davalar devam
etti. Ancak Bosna-Hersek ve Kosova'daki ulusal mahkemelerde savaş
suçları ve diğer insan hakları ihlalleriyle ilgili soruşturma ve
kovuşturmalar çok az sayıdaydı. Bunlar çok yavaş ilerledi ve bazı
davalarda uluslararası adil yargı standartlarına uygun değildi.
Hırvatistan Mahkemeyle işbirliğinde ilerleme kaydetti ancak Yugoslavya
Federe Cumhuriyeti yıl sonunda hala Mahkemeyle işbirliğine dair
yasayı yürürlüğe koymamıştı. Hazıran ayında Sırbistan yetkilileri
eski Başkan Slobodan Miloseviç'I Mahkeme'nin gözetimine teslim etti.
Ancak, daha birçok sanık serbest ve birçoğu iktidarda.

Hem Çeçen hem de Rus silahlı kuvvetleri ciddi insan hakları ihlalleri
işlemeye ve uluslararası insani hukuku ihlal etmeye devam etti.
Rus kuvvetlerinin işlediği ihlaller arasında gizli gözaltı merkezlerinde
ve yeraltındaki hendeklerde keyfi gözaltı, işkence ve kötü muamele,
"kayıp" etme ve yargısız infazlar bulunuyor. Çeçen kuvvetleri, Çeçenistan
yerel idarede çalışan sivillere saldırdı, saldırılar sırasında sivil
ölümlerini en aza indirmek için gerekli adımları atmadı ve ele geçirdikleri
Rus askerlerine kötü muamele yaparak kanundışı öldürdü. Rusya Federasyonu'nun
diğer bölgelerinde polis gözaltında işkence ve kötü muamele ile
zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı cezaevi koşullarının bulunduğuna
dair bilgiler geldi.

Birleşik Krallık Avrupa'da 18 yaşından küçükleri silahlı çatışmalarda
silah altına alan tek ülke. 2001 yılında 18 yaşından küçük askerler
Makedonya'ya ve Afganistan'daki askeri müdahaleye gönderildi. Arnavutluk,
Gürcistan, Litvanya, Romanya ve İspanya gibi birçok Avrupa ülkesinde
işkence ve kötü muamele olayları belgelendi.

Türkiye'de kadın, erkek ve çocuklara yönelik işkence ve kötü muamele
yaygın ve sistematikti ve temel olarak polis ve jandarma karakollarında,
gözaltına alınmanın hemen sonrasındaki günlerde gerçekleşti. "F-tipi"
cezaevlerinde binlerce tutuklu ve mahkum zalimane, insanlık dışı
ya da onur kırıcı muameleye varabilen uzun süreli tecrit koşullarında
tutuldu.

Almanya, Avusturya, Belçika, Finlandiya, Fransa, İspanya, İsviçre
ve İtalya gibi birçok Batı Avrupa ülkesinde aralarında sığınmacıların
da bulunduğu etnik azınlıklar ve yabancılar ırkçı temelli saldırı
ve kötü muameleye maruz kaldı. Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan,
Slovakya Yugoslavya Federe Cumhuriyeti ve Yunanistan'da polis Romanlara
kötü muamele etti ve bazı olaylarda onları ihlallerden korumadı.

Uluslararası Af Örgütü gösteriler sırasında polisin aşırı güç kullanmasıyla
ilgili kaygılarını sürdürdü. Bu tip olayların İsveç, İspanya ve
İtalya'da meydana geldiği rapor edildi. İtalya'da, Brescia, Napoli
ve Cenova'daki kalabalık sokak gösterilerinde polislerin aşırı güç
kullandığı ve göstericilere gereksiz yere saldırdığı bildirildi.
Temmuz 2001'de, Cenova'daki küreselleşme karşıtı gösteriler sırasında
bir İtalyan protestocu polis tarafından vurularak öldürüldü. Haziran
2001'de İsveç, Gothenberg'deki bir gösteri sırasında üç gösterici
polis tarafından yaralandı.

Bulgaristan'da akıl hastaları süresiz bakım için, aşırı sağlıksız
ve harabe halindeki devlet kurumlarına yerleştirildi. Bu kişiler
bazen zalimane zapt yöntemleri ve tecrit uygulamasına maruz bırakıldı.
Binaların bazılarındaki yetersiz tıbbi bakım, ısıtma ve gıdanın
ölümleri kolaylaştırıcı olduğu görüldü.

Birleşik Krallık'ta, 11 Eylül saldırılarının ardından yapılan yeni
güvenlik yasaları insan hakları ihlalleri kapısını açtı. Anti-Terör,
Suç ve Güvenlik Yasası 2001, bir aydan kısa süren meclis ve kamusal
incelemenin ardından Aralık ayında kabul edildi. Yasa, Dışişleri
Bakanının, "uluslararası terörist olma ve ulusal güvenlik risk olduğundan
şüphelenilen" Birleşik Krallık yurttaşı olmayan kişiler için, gizli
kanıt temelinde gerekçesiz ya da yargılanmaksızın ve yeniden adli
incelemeye başvurulmaksızın süresiz idari gözaltı emri verme yetkisi
tanıyor.

Bosna-Hersek'te "terör" eylemleri yaptığından şüphelenilen en az
12 kişi SFOR tarafından gerekçesiz olarak tecrit gözaltında tutuldu.
Bu gözaltıların birçoğu 11 Eylül saldırılarının ardından gerçekleşti.
Orta Asya'daki Uygur nüfus mensupları giderek artan bir biçimde
yasaklanmış İslamcı muhalif hareketlerin sempatizanı olmakla ve
hatta onları desteklemekle suçlandı.

Uygurlar aralarında Kazakistan'ın da bulunduğu Orta Asya yetkilileri
tarafından sık sık tutuklandı, işkence ve kötü muamele gördü ve
kötü muamele, işkence ve ölüm cezasıyla karşı karşıya kaldıkları
Çin'e zorla gönderildi. Özbekistan'ın, 11 Eylül saldırılarından
sonra ülkedeki iç muhalefet üzerinde daha fazla baskı kurmasından
kaygı duyuldu. Kırgızistan'da yasaklanan İslamcı örgütlere üye olduğundan
şüphelenilen kişilerin gözaltına alınmasında artış yaşandı ve etnik
gerilimler şiddetlendi.

Tacikistan, Afganistan'daki savaştan kaçanlara sınırlarını kapatmayı
sürdürdü. Bazı ülkelerde, sığınma başvuruları adil olmayan bir süreç
sonrası reddedilen sığınmacılar zorla geri gönderildi. Bu olaylardan
biri, Mısır'da işkence görme ve adil yargılanmama riski büyük olan
iki Mısırlı erkeğin İsveç tarafından iadesiydi. Ekim ayında Bosna
Hersek polisinin iki çifte vatandaşlığı olan (Bosnalı-Mısırlı) kişiyi,
resmi sınır dışı işlemleri yapmadan geri gönderdiği bildirildi.

Haziran 2001'de, Belçika'nın ilk evrensel yargı yetkisi temelli
duruşmasının ardından Belçika'da yaşayan 4 Ruanda vatandaşı 1994
Ruanda soykırımı bağlamında işlenmiş savaş suçlarından suçlu bulunarak
hapis cezasına çarptırıldı. Yıl sonuna kadar, Belçika mahkemelerine
bu yasa bağlamında 15 yabancı ülkenin eski ve varolan liderleri
ve yöneticileriyle ilgili suç duyuruları yapıldı. Cezasızlıkla savaşta
yaşanan bu ilerlemeye rağmen İtalya, soykırım ve insanlığa karşı
suçlar iddialarıyla aranan ve İtalya'da yaşayan bir Ruanda vatandaşıyla
ilgili uluslararası yakalama emrini yerine getirmeyi reddetti.

Uluslararası
Af Örgütü:
2002 Raporundan: Avrupa'daki İnsan Hakları İhlalleri
Yargısız
İnfazlar
En az 5 ülkede doğrulanmış ya da olası yargısız infazlar gerçekleştirildi.

"Kayıplar"
4 ülkede insanlar "kayıp" edildi ya da "kayıp"lıkları devam ediyor.

İşkence Ve Kötü Muamele
34 ülkede güvenlik kuvvetleri, polis ve diğer devlet yetkililerinin
işkence ve kötü muamele yaptığı bildirildi.

Düşünce Mahkumları
11 ülkede kesin ya da olası düşünce mahkumları hapiste tutuluyor.

Gerekçesiz Ve Yargılanmaksızın Gözaltı
6 ülkede kişiler keyfi olarak yakalandı ve gerekçesiz ve yargılanmadan
gözaltında tutuldu.

Ölüm Cezası 6 ülkede ölüm cezası verildi ve en az 4 ülkede cezalar
infaz edildi.

Silahlı Muhalif Grupların İnsan Hakları İhlalleri
Silahlı muhalif gruplar 9 ülkede keyfi ve planlı sivilleri öldürme,
işkence ve rehin alma gibi ciddi insan hakları ihlalleri gerçekleştirdi.

Avrupa Güncelleme
Ocak - Nisan 2002 tarihlerinde Avrupa'daki gelişmeler I- Aralık
2001'de UAÖ, Birleşik Krallık'ta, Parlamento'nun Anti-Terör, Suç
ve Güvenlik Yasası'nı kabul etmesinden hemen sonra gözaltına alınan
kişilerle ilgili kaygılarını dile getirdi. Polis 9 kişiyi yakalayıp
gözaltına aldı. Örgüt, İçişleri Bakanlığı'nın gözaltına alınanlara
ve avukatlarına neden yakalandıklarını tam olarak açıklamalarını
ve kendilerine yönelik suçlamalara karşı çıkma hakkı tanınmasını
talep etti.

Slobodan Miloseviç soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar, Cenevre
Sözleşmelerinin ağır ihlali ve yasaların ve teamul yasalarının ihlalleriyle
suçlanan ilk eski devlet başkanı oldu. Savaş suçları ve insanlığa
karşı işlenmiş suçlar nedeniyle 12 Şubat 2002'de Hague'daki Eski
Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başladı.
Miloseviçle birlikte suçlanan Yugoslav Ordusu eski Genelkurmayı
General Dragoljub Ojdaniç 25 Nisan'da mahkemeye teslim oldu. UAÖ
Yugoslavya Federe Cumhuriyeti hükümetine, halen serbest olan diğer
zanlıların derhal yakalanarak mahkemeye teslim etmesi yükümlülüğünü
yerine getirmesi için çağrıda bulundu.

Cezasızlığa karşı mücadelede belirgin bir geri adım, 14 Şubat'ta
Uluslararası Adalet Mahkemesi'nin, görev başındaki dışişleri bakanlarının
soykırım, insanlığa karşı işlenmiş suçlar ve savaş suçları gibi
uluslararası hukuk suçları nedeniyle kovuşturma dokunulmazlığı olduğu
kararını vermesiyle atıldı. Bu karar, Demokratik Kongo Cumhuriyeti
eski Dışişleri Bakanı Yerodia Aboulaye Ndombasi'nin bir Belçikalı
hakim tarafından soruşturulmasıyla ilgili alındı. Mahkeme, yabancı
bir ulusal mahkemenin halen görev başında olan bir dışişleri bakanı
hakkında uluslararası hukuk suçları nedeniyle tevkif müzekkeresi
çıkaramayacağına karar verdi.

Bir diğer geri adım da, üç Belçikalı sulh hakiminin Nisan ayında
ülkenin evrensel yargı yetkisiyle ilgili yasalarının, bu yasaların
orijinal amacının, soruşturma başladığında zanlının Belçika'da olduğu
vakalarla sınırlı olduğu gerekçesiyle, sınırlaması oldu. Bu karar
büyük bir olasılıkla Belçika'nın en yüksek mahkemesi olan Temyiz
Mahkemesi'ne götürülecek.

Türkiye'de Uluslararası Af Örgütü'nün dernek başvurusu, Mart 2002'de
onaylandı. Başvuru, Dernekler Kanunu'nun 12. Maddesi gereğince Bakanlar
Kurulu'nun tamamının imzalamaması nedeniyle Kasım 2001'de işlemden
kaldırılmıştı. AB üyelik sürecinin bir parçası olarak, "Mini Demokrasi
Paketi" olarak adlandırılan 4744 nolu yasa Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından 6 Şubat'ta kabul edildi. UAÖ bu yasanın bazı
noktalarını hoşnutlukla karşılarken, Türk hükümetinin ifade özgürlüğünün
yeterince güvence altına alınmamış olmasından ve gözaltında işkenceye
karşı etkin önlemler almamasından dolayı kaygı duymaya devam ediyor.

Devamı
|