



Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

|
Güncelleme:
24.04.2001

Aydın'da
Resul Aydemir'in öldürülmesine dair rapor
15
Mart 2001 tarihinde Aydın'da meydana gelen ve bir polis
aracı tarafından kasten ezilerek öldürüldüğü iddia edilen
Resul Aydemir'in yakınları ve görgü tanıkları ile görüşmek
ve olay hakkında doğru bilgilere ulaşıp detaylı bir rapor
hazırlamak amacıyla MAZLUMDER İzmir Şubesi 22 Mart 2001
tarihinde Aydın'a bir heyet göndermiştir. MAZLUMDER İzmir
Şubesi Başkan Yardımcısı Selvet Çetin, Av. Nihat Osmanoğlu
ve Av. Abdulkadir Tayyar'dan oluşan inceleme heyeti, öldürülen
Resul Aydemir'in eşi Ayten Aydemir, kardeşleri Abdullah
ve Süleyman Aydemir ile olayın görgü tanıklarından Osman
Özden ve Kazım Öcal ile görüşerek aşağıdaki raporu hazırlamışlardır:
Ayten Aydemir (Resul Aydemir'in eşi) anlatıyor:

"Polislerden Biri Enseme Vurdu; Bayılmışım"
"15 Mart 2001 günü saat 08.10 da kapımız çalındı. Evimiz
iki katlıdır. Evde dört aile kalmaktayız. Üst katta Abdullah
ve Kutbettin Aydemir aileleri ile yatıp kalkarlar. Olay
günü yukarıda Resul, Abdullah, eltilerim Gülsüm ve Türkan
ile küçük çocuklar vardı. Polisler alt katta arama yaptılar.
Ben o sırada mutfağa girdim. Birkaç dakika sonra yukarıdan
sesler gelmeye başladı. Ben yukarıya çıkmak istedim. Merdivenleri
çıkarken polislerden birinin enseme sert bir şekilde vurduğunu
hatırlıyorum. O sırada yere düştüm, bayılmışım. Kendime
geldiğimde dışarıya koşunca yolda eşimin yatmakta olduğunu
gördüm. Ben ve diğer yakınlarımız müdahale etmek istedik,
ancak jandarma engel oldu ve eşim hiçbir tıbbî müdahale
yapılmadan 45 dakika yol üzerinde kaldı."

Abdullah Aydemir (Ağabeyi): "Araç Patinaj Yaparak Resul'e
Çarptı ve Yoluna Devam Etti"
"15 Mart 2001 sabahı saat 08.10 da, 5 sivil ve 1 resmi kıyafetli
polis memuru evimizin ikinci katında tünel araması yapacaklarını
söylediler. Ben kendilerine arama izni olup olmadığını sordum.
Bana uzaktan okuyamadığım bir yazı göstererek "Var" dediler.
Okumak istediğimi söyleyince "Hayvan herif çok konuşuyorsun,
kelepçeleyin, atın bunu arabaya" diyerek hakaret ve tehditlerde
bulundular.

Erken saat olduğu için eşim, çocuklarım ve gelinimiz ile
çocukları yatmaktaydılar. Evin müsait olmadığını, kadınların
elbiselerini giymeleri için 3-5 dakika izin vermelerini
istedim. İzin vermediler. O sırada kardeşim Resul de yanımızda
idi. Görevlilerden biri ile inşaat halindeki banyoya girdiler.
Bir süre oradan çıkmayınca ben de o tarafa gitmek istedim.
Bir polis memuru beni ikinci kat balkonundan aşağıya ittirdi.
Ben aşağıya düştüm. Kısa bir süre sonra düştüğüm yerden
kalkarak ikinci kata geldim.

Çocukların bulunduğu odanın kapısını tekmeleyerek kilit
yerinden kırdılar. Ben ve Resul "İçeride aile var, girmeyin"
dedik. Görevliler buna karşılık Süleyman ve beni tekme ve
yumruklarla merdivenlerden aşağıya sürüklediler. Bu sırada
ben vücudumun çeşitli yerlerine darbeler aldım. Suçumuz
olmadığını söylememize aldırış etmediler. Arkamızdan Resul'u
indirdiler. Resul ellerinden kurtulup, karşı komşuya sığındı.
İsminin Gökhan olduğunu sonradan öğrendiğim Komiser, Resul'e
seslenerek; "Ulan şerefsiz, karı gibi saklanma, delikanliysan
ortaya çık!" dedi. Bunun üzerine Resul bahçeden çıkar çıkmaz
5-6 polis üzerine çullanıp dövmeye başladılar. Resul onlardan
kurtularak polis minibüsünün önüne geldi ve "Kardeşlerimi
götürmeyin" diye yalvarmaya başladı. Komiser Gökhan; "Vurun
bu şerefsize mesuliyet bana ait" dedikten sonra araç patinaj
yaparak aniden kalkıp Resul'e sağ tarafından çarptı ve yere
fırlatarak yoluna devam etti. Biz durmasını istediysek de
bizi dinlemediler. Karakolda kendi yazdıkları tutanağı tehdit
ve korkutma ile imzalattılar. Saat 18.00 civarında bizi
bıraktılar, eve döndüğümüzde Resul'un öldüğünü öğrendik."

Süleyman Aydemir (Kardeşi): "Vurun, Ezin Bu Şerefsizi,
Sorumluluk Bana Ait"
"Olay sabahı ben, annem, babam ve ağabeyimin çocukları alt
katta uyuyor iken, kapı çalındı. Saat 08.00 civarı idi.
Kapıyı açınca biri resmi diğerleri sivil giyimli 8-10 polis
gördüm. "Tünel icin genel arama var" dediler. Arama iznini
sorduğumda uzaktan bir kağıt gösterdiler. İçeri buyur ettim.
Giriş kısmından soldaki odayı aradılar. Bu odada annem ve
felçli olan babam kalırlar. Salonu gösterdim, salonu da
aradılar, vitrinin çekmecelerine baktılar. Benden kimlik
istediler. Kimliği verdikten sonra ayrı bir ekibin üst katta
arama yaptıklarını fark ettim. Abdullah ve Resul ağabeylerimin
seslerini duydum. Yukarı çıktım. Abdullah ağabeyim, içerisinin
müsait olmadığını, eş ve çocuklarının uyumakta olduklarını
söyledi. Polisler ağabeyimi ittirerek girmeye çalıştı, ağabeyim
o zaman; "Bir bayan polis gelsin, o arasın" dedi. Buna karşılık
polisler; "S......git lan, sen devlete karşı mı geliyorsun"
tarzında hakarette bulunup ağabeyimi itip kaktılar. Aşağıdaki
polisler ile bayan polis de yukarıya geldi (Üst kat henüz
inşaat halinde olup büyük bir antreye sahiptir. Antrenin
kapısından başka ağabeyimler ve ailelerinin yattıkları odaların
kapıları yoktur. Ağabeyim bu yüzden hassas davranmıştır.)
Polisler Abdullah ağabeyimi döverek ikinci kattaki inşaat
halinde olan mutfağa götürdüler ve oradan aşağıya attılar.
Aynı anda 4-5 polis de Resul'u yine inşaat halindeki banyoya
kapısını kırmak suretiyle sokup dövmeye başladılar. Resul
ağabeyimin özellikle göğüs kısmına ve muhtelif yerlerine
vuruyorlardı. Abdullah ağabeyim atıldığı yerden kalkarak
tekrar yanımıza geldi ve polisler hiçbir suçum olmadığı
halde beni ve Abdullah ağabeyimi kelepçeleyerek sürükleye
sürükleye ekip aracına bindirdiler. Arkamızdan yan komşularımız
Resul'u banyodan alarak karşı komşumuzun bahçesine götürdüler.
Polislerden biri Resul ağgabeyime; "Şerefsiz, erkeksin de
kadınların eteğinin altına niye saklanıyorsun" diye bağırarak
ağabeyimi tahrik etti. Resul ağabeyim dışarı çıkıpp; "Kardeşlerimin
ne suçu var, niye goturuyorsunuz" dedi. Polisler yeniden
ağabeyimi dövmeye başladılar. O sırada ekip araci içindeki
(Daha sonra isminin Komiser Gökhan olduğunu öğrendiğim şahıs"Vurun,
ezin bu şerefsizi, sorumluluk bana ait" diye bağırdı. Bu
arada aracı suren soför gaza bastı ve o anda arabaya eliyle
dayanmış olan Resul ağabeyime karın bölgesinden hızla vurdu.
Ağabeyim yola devrildi. Şoför ayn hızla yoluna devam etti.
Ben, durmasını söylememe rğgmen beni dinlemedi. Bizi karakola
götürdüler. Herhangi bir sorgulama yapmadılar. Saat 11.00
civarında kendi yazdıkları bir tutanağı bize okutmadan imzalattilar.
Bu arada Komiser Gökhan olarak bildigimiz gorevli, Resul
ağabeyimin iyi olduuğunu, kendisinin hastaneye götürülüp
tekrar eve getirildiğini soyledi. Tutanağı, Savcının odasıa
goturduler. Bize de; "Savcıya ağabeyinizin kalp hastası
olduğunu, tutanakta yazılı ifadenizin doğru olduğunu söyleyin
ki sizi bırakalım. Aksi halde burada kalırsınız, gerisini
siz düşünün" dediler. Savcı bize yazılı ifadeyi okudu, ifadenin
sonunda ağabeyimizin kalp ve sinir hastası olduğu da yazılıydı.
Odanın kapısı açıktı ve Komiser Gökhan da bizi izlemekte
idi. Tehditler aklıma geldiği, felçli babam ve ağabeyimi
merak ettiğim ve Komiser Gökhan'dan da korktuğum için yazılanların
doğru olduğunu söyledim. Saat 12.00 civarında bizi sağlık
ocağına götürdüller Bende darp izi yoktu, ancak Abdullah
ağabeyimin boynunda yaralanma ve vücudunda darp izleri olduğu
için doktor film çekilmesi için ağabeyimi devlet hastanesine
sevk etti. Yeniden karakola döndük. Saat 16.00-16.30 civarında
hastaneye gittik. Ağabeyimin sırt ve bel filmi cekildi.
Doktor filmlere bakıp ağabeyime sadece; "Sigara içmesen
iyi olur" dedi. Yeniden karakola donduk. Bizi saat 18.00-18.30
arasında serbest bıraktılar".

Osman Özden (Komsusu): "Hiç Kimse Yanına Yaklaştırılmadı"
"Ben Resul'un karşı komşusuyum. Olay günü saat 08.00 civarında
Resul'un bağıırması üzerine sokağa fırladım. Sayıları 4-5
olan sivil giyimli polisler Resul'u dövüyorlardı. Etrafta
jandarma ve polisler de vardı, ancak onlar seyrediyorlardi.
Daha sonra Resul ellerinden kurtuldu ve karşı komşulardan
birinin bahcesine kacti. Ben ve birkac arkadas, polisler
daha fazla dövmesin diye Resul'u kacirmak istedik, ancak
polisler engel oldu. Bu arada bir görevli Resul'e; "Şerefsiz,
kadınların eteğinin altına niye saklanıyorsun, erkeksen
buraya gel" diye seslendi. Aynı anda Süleyman ve Abdullah
elleri kelepçeli bir şekilde dövülerek ekip aracına bindiriliyordu.
Resul kardeşlerini görünce ve görevlinin de tahriki ile
ekip aracının önüne geldi. "Kardeşlerimin suçu ne, bizim
suçumuz ne?" diye bağırdı. Sivil elbiseli, sonradan komiser
olduğunu öğrendiğim telsizli görevli bağırarak; "Vurun bu
o.............cocuğuna, sorumluluk bana ait" dedi ve başka
bir araca binerek uzaklaştı. O esnada polis araci Resul'e
çarptı, Resul yere dustu. Hangi el olduğunu hatırlamıyorum
ama araç Resul'un elinin üzerinden geçti. Daha sonra ağzından
bir miktar kan geldigini gördüm. Yanına koşup başını dizime
koydum. Sesi çıkmıyordu. Bu esnada bir gorevli telsizle
anons yaparak ambulans istedi. Ambulans gelinceye kadar
hem benim ve hem de çevredekilerin Resul'u hastaneye götürme
teklifimiz jandarma ve polisler tarafindan kabul edilmedi
ve benim dışımda hiç kimse yanına yaklaştırılmadı. Yaklaşık
40 dakika sonra ambulans geldi. Ambulanstaki doktor Resul'un
öldüğünü söyledi, ben de ambulans ile birlikte hastaneye
gittim."

Kazım Öcal (Komşusu): "Bir Polis; 'Şerefsiz! Kadınların
Arkasına Saklanma' dedi"
"Olay sabahı evde oturuyordum. Gürültü işittim ve kapıya
çıktım. 2-3 polisin Resul'u döverek yola doğru ittiklerini
gördüm. Resul onlardan kurtulup karşı komşunun bahçesine
atladı. İsmini bilmediğim, fakat gördüğümde tanıyabileceğim
bir polis Resul'e; "Şerefsiz! Kadınların arkasına saklanma!"
dedi. Ben Resul'ü sakinleştirmek ve olay yerinden uzaklaştırmak
istedim ancak bir astsubay ve iki asker: "Evine gir, kavgaya
karışma" diyerek bana engel oldular. Süleyman ve Abdullah'ın
elleri kelepçeli bir şekilde dövülerek polis aracına bindirildiğini
gördüm. O sırada Resul, polis aracının önüne gelerek; "Biz
size ne yaptık, ne suçumuz var, evimizden ne çıktı, kardeşlerimi
götürmeyin" diye bağırdı. Sivil bir görevlinin polislere;
"Vurun bu şerefsize, mesuliyet bana ait" dediğini duydum.
Araç hareket edip tamponuyla Resul'e çarptı ve yere yuvarladı.
Araçın arka tekerlerinden birinin Resul' un elinin üzerinden
geçtiğini gördüm".

Sonuç :Yaşam hakkını açıkça ortadan kaldıran bu olay,
bir yargısız infaz uygulamasıdır ve sorumlular hakkında
gerekli adlî soruşturmanın bir an önce yapılması zorunludur.
Ancak olaydan hemen sonra Resul Aydemir'in kalp krizi sonucu
öldüğüne yönelik Vali ve Emniyet Müdürü'nün açıklamaları,
olayın örtbas edilmeye çalışıldığı izlenimi vermektedir.
Savcılığın, ölümle sonuçlanan bu olayda ismi geçen görevliler
hakkında bir an once soruşturma başlatması gerekmektedir.
Mağdurlar MAZLUMDER'e başvurarak hukukî yardım talebinde
bulunmuşlar ve şubemiz hukukçularını vekil tayin etmişlerdir.
Söz konusu olayda, İHD ve İzmir Barosu yetkilileri de dava
açıldığında müdahil sıfatıyla mağdurların yanında yer alacaklarını
ifade etmişlerdir. Hukuk devleti olma iddiasının her fırsatta
tekrarlanıp durduğu ülkemizde, bu son olayla bir kez daha
görülmüştür ki, daha insanlarımızın canı emniyet altına
alınamamaktadır. Olayın hazin yönü, cinayetin, bizzat insan
hayatını korumada birinci dereceden sorumlu görevliler eliyle
gerçekleşmiş olmasıdır. Ne yazık ki, bu tür durumlar biz
insan hakları savunucularına hiç de yabancı değildir. Bu
olay üzerine, il merkezinde panzerler eşliğinde alınan "güvenlik
önlemleri" ile kent adeta OHAL bölgesindeki bir şehrimizi
andırırken, Trabzon'da da (20 Mart gecesi) Asım Ceylan adlı
şahıs benzer bir durum sonucunda öldürülmüştür. Ancak her
şeye rağmen, yaşamanın kutsal bir hak olduğunu bilen herkes
gibi bizler de umudumuzu korumaya devam ediyoruz.

MAZLUMDER olarak, bu olayı her zaman yakından izleyeceğimizi
ve gelişmeleri kamuoyunun bilgisine sunmaya devam edeceğimizi
belirterek, yetkilileri de adaletin gereğini yerine getirme
noktasında daha duyarlı olmaya çağırıyoruz."

Ankara, 19 Nisan 2001
MAZLUMDER İzmir Şubesi / BASIN BÜROSU
Nisan 2001

Hazırlayanlar: Selvet ÇETİN
Av. Nihat OSMANOĞLU
Av. Abdülkadir TAYYAR

Greenpeace:
"İklim Katili Bush"

Çocuklarımızın
geleceği tehlikede! İklim Katili Bush! Greenpeace ABD Ankara
Büyükelçiliğini mühürlüyor! Greenpeace, 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda
Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'ni mühürleyerek, iklim değişikliğine
yol açan seragazları açısından en büyük kirletici olan Amerika'nın,
bu konudaki sorumluluğundan kaçışını protesto etti. Başkan
Bush, Kyoto Protokolu'na sırt çevirerek gezegenimizin hassas
ekosistemini ve çocuklarımızın geleceğini sabote ediyor.
(1)

ABD
Büyükelçiliği önünde, Türkçe ve İngilizce olarak "ÇOCUKLARIMIZIN
GELECEĞİ TEHLİKEDE, İKLİM KATİLİ BUSH'U DURDURUN!" yazılı
afişler taşıyan eylemcilerin yanında, Sam Amca kıyafetinde
bir protestocu da yer alıyordu. Greenpeace tırmanıcıları
ise elçilik karşısındaki bir binanın üzerine "İKLİM KATİLİ
GEORGE W. BUSH" için dev bir "ARANIYOR" ilanı astılar. Barışcıl
gösterinin ardından 16 eylemci gözaltına alındı.

ABD iklim değişikliği yaratan seragazlarında tek başına
en büyük paya sahiptir-atmosferdeki küresel sera gazı yayılımının
%25'i ABD'den kaynaklanıyor. Birleşmiş Milletler Hükûmetler
Arası İklim Değişikliği Paneli biliminsanlarının son bulguları
şu gerçekleri ortaya koymuştur: "Son 50 yılda gözlenen ısınmanın
büyük bölümünün insan etkinliklerine bağlanabileceği konusunda
yeni ve gittikçe güçlenen kanıtlar bulunmaktadır," ve "Son
dönemdeki bölgesel sıicaklık değişikliklerinin birçok fiziksel
ve biyolojik sistem üzerinde hissedilebilir etkiler yarattığına
ilişkin toplu kanıtlar konusunda güven oluşmuştur."

Şiddetli ve beklenmedik fırtınalar ve seller gibi doğa olaylarına
ek olarak Akdeniz Bölgesi'nde kuraklık ve çölleşme de artış
göstermişir. Dünyada son üç yılda aşırı meteorolojik olaylara
bağlı olarak 100 bin insanın öldüğü hesaplanmıştır (3).
İngiliz Hükûmeti'ne bağlı çalışan biliminsanları 2080 yılına
dek, dünyada her yıl 94 milyon insanın sel baskınları riskiyle,
290 milyon insanın ise sıtma riski ile karşı karşıya kalacağını
tahmin etmektedir (4).

Türkiye gibi ağır ekonomik sorunları bulunan ülkelerin yurttaşları,
en şiddetli etkilere maruz kaldıkları ve iklim değişikliği
etkilerine karşı kendilerini koruma şansına en az sahip
kesim oldukları için, en büyük zararı görmektedir. 2000
yılı Kasım ayında Hollanda'nin Lahey kentinde yapılan iklim
görüşmeleri (COP6) ise ABD, Kanada, Avustralya ve Japonya'nın
başı çektiği endüstrileşmiş ülkelerin yarattığı engeller
yüzünden sonuçsuz kalmıştır. Bu görüşmelerin 2001 yılı Temmuz
ayında Almanya'nın Bonn kentinde yeniden başlaması planlanıyor.

Greenpeace,
yeni yayınlanan Fortune 500 listesinin en başında bulunan
ve Exxon adlı petrol devinin başı çektiği, 100 şirketin
yöneticilerine iki hafta önce bir mektup yollayarak uluslararası
bir iklim uyarısı(Global Warning) kampanyası başlattı. Exxon
ve diğer Amerikan petrol ve kömür şirketleri dünyanın gözünde
Bush Yönetimi'nin iklim değişikliği politikasının arkasındaki
baş mimarlar olarak görülmektedir ve Başkan Bush'u termik
santrallardan yayılan karbon dioksit gazının sınırlanmasına
yönelik sözlerinden dönmeye iten bu şirketlerdir. Greenpeace,
Amerika'dan sonra Türkiye ve benzeri ülkelerde de bu şirketlerin
temsilcilerine birer mektup yollamıştır(5).

Bilgi
için: Melda Keskin (Ankara'da) cep 532 324 32 04 veya
Greenpeace Akdeniz Ofisi 212 292 76 19-20 veya Malta'da
Greenpeace Akdeniz Ofisi Medya Yoneticisi Caroline Muscat
(cep) +356 942 99 64 veya +356 490784-5.
NOTLAR:
ABD dünya nüfusunun %4'üne sahipken, atmosferdeki
tüm seragazlarının dörtte birinden sorumludur. Bush geçen
ay ABD Senatörleri Hagel, Helms, Craig, Roberts'a yolladığı
bir mektupta Kyoto Protokol'ünü reddettiğini ve iklim değişikliğine
ilişkin kanıt olamadığını söylemişti.
Catastrophe(Facia), David Keys, 2000. ClimateChange and
its impacts (İklim değişikliği ve etkileri) DETR, Ekim 1999.
GreenpeaceAkdeniz'in Türkiye'de mektup yolladığı ABD'nin
en büyük ilk 100 şirketinin temsilcisi olan Amerikan sermayeli
17 şirket şunlardır.
American Express / Bristol Myers Squibb / Mobil Petroleum
Inc. / Coca Cola / Pfizer / Johnson&Johnson / Hewlett Packard
/ Microsoft / Motorola / Intel / Pepsi Cola / Merck Holdings
Inc. / General Motors / General Electric / Dow Chemicals
/ Ford Motor / Compaq

Diğer
duyurular için tıklayın
|
|
|

SİVİL
TOPLUM


 










TÜM
STK'lar
İÇİN TIKLAYIN
Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|