



Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

Güncelleme:
26 / 07 / 2007
|

Yaşar
Batman:
Kırıkhan'ın
son Ermenisi

Sultan Hanım, 100 bin nüfuslu Kırıkhan'da yaşayan son Ermeni.
(Türkçe isim verilmek zorunda kalınan Ermeni vatandaşlarımızdan
bir tanesi de, kendisi.) Kırıkhanlı Ermeniler l. Dünya Savaşı'ndan
sonra yavaş yavaş Türkiye'yi terk etmişler. Geride kalan birkaç
aile de İskenderun ve İstanbul'a taşınınca, geride bir tek Sultan
Hanım kalmış.
"Diğerlerine ne oldu? Nereye gittiler?" diye soruyorum.
"Çoğu Suriye, Fransa, Kanada çok azı da Avustralya'ya gitti" diyerek
yanıt veriyor. Konuşması yavaş, kısık, kavruk ve acı yüklü ama
onurlu. Sultan Hanım kendinden emin. Gözleri uzaklara dalsa
da, bakışları dingin ve duru. Hemen bir sıcaklık hissediyorum
kendisine. İlçenin yaşayan son Ermenisi olmasına rağmen, yaşadığı
kentle yabancılaşma sürecine girmemiş, ötekileşmemiş henüz. Mağrur
duruşu bundan kaynaklanıyor şüphesiz.

Kırıkhan vatanım
"Babam şehrin tek kuyumcusuydu. Oturduğum bu evi kendi elleriyle
yaptı. Öldüğünde kendisini bizim köye gömdük". (Samandağ ilçesindeki
Türkiye'nin tek Ermeni köyü olan Vakıflı köyünü kast ediyor.)
"Tabii ki Kırıkhan'da da Ermeni mezarlığı vardı. Ölülerimizi önceleri
bu mezarlığa gömerdik. Birinci Dünya Savaşı'nın hemen sonrası
mezarlığımız mera ve tarla olarak kullanılmaya başlandı. Yakınlarımızın
mezarları kaybolur oldu. Çözümü nüfusunun yüzde 100'ü Ermeni olan
Vakıflı köyünün mezarlığını kullanmakta bulduk. 1950-60 yıllarında
yurtdışına göç eden Ermeniler, 4-5 yılda bir Kırıkhan'a yakınlarının
mezarlarını ziyarete gelirlerdi, mezarlıklar mera olunca son 20-25
yıldır gelmez oldular. Önce mezarlıklarımız yok edildi".
Sessizce dinliyorum.
"80 yaşındayım. Kırıkhan'da benim tarihim. Hayatımın tamamı Kırıkhan'da
geçti. Çocukluk anılarım, ilk gençlik aşkım, sonra kilisede yapılan
nikahım, akrabalarım, yaşadığım tüm hayal kırıklıkları, büyük
sevinçler her şey her şey burada yaşandı. Burada doğdum, burada
öleceğim. Kırıkhan benim vatanım".

Ama tüm Ermeniler Kırıkhan'ı terk ettiler, bir sen kaldın geride,
yalnızlık duymuyor musun, diyorum.

"Kocamı
çok erken kaybettim. Hiç çocuğum olmadı. Kocamın öldüğü günden
beri hiçbir zaman evde tek başıma yatmadım. Mahallemizde Müslüman
birçok komşu sırayla benim evimde uyur. Beni geceleri yalnız bırakmazlar.
Hiçbir zaman sabahları tek başıma kahvaltı yapmadım. Her sabah
mutlaka bir komşum beni kahvaltıya çağırır. Bazen aynı sabah birkaç
komşum art arda telefon eder. Sadece birine giderim kahvaltıya,
diğerleri bana sitem eder. Ben de ilk kim telefon ederse onun
evine kahvaltıya gidiyorum diyorum". Bizi dinleyen bir komşusu
söze giriyor,
"Bütün mahalleli Sultan Hanımı, 'Sultan Anne'
diyerek çağırır.
O hepimizin Sultan Annesidir" diyor ve devam ediyor,
"Eşi sebze halinde çalışırdı. Her akşam mahalledeki fakir aileler
için mutlaka yemeklik sebze ve meyve getirirdi".

Tam
bu sırada Sultan Hanım'ın evlilik yüzüğünü hâlâ elinde
taşıdığını fark ediyorum.
"Kırıkhan'daki Ermeni Ortodoks Kilisesi'nde düğünümüz oldu.
O gün bugündür yüzük parmağımda durur. Hayatımın en mutlu günü
bu kilisede yapılan düğün günümdü (eliyle düğünün yapıldığı kiliseyi
gösteriyor). Vakıflar Genel Müdürlüğü bu kiliseyi 2003 yılında
kamulaştırdı. Kilise binasını yıkıp yerine bir lise yapmayı planlıyorlardı.
Bütün akrabalarım, arkadaşlarım Kırıkhan'ı terk etmişken şimdi
de anılarım beni terk ediyordu. Kilisenin yıkılması geçmişin yok
edilmesi olacaktı. Hataylı Ermeni vatandaşlar bir araya gelip
Kırıkhan Ermeni Ortodoks Kilisesi Vakfı'nı yeniden yapılandırdık.
Ardından bu kamulaştırmanın ibadet özgürlüğünü engellediği gerekçesi
ile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde
dava açtık. Dava bizim lehimize sonuçlandı. Kamulaştırma kalktı.
Hayatımın en güzel olayının yaşandığı binanın yıkılmasını önledik".

Bir
masal dinliyor gibiydim, sonu gelsin istemiyordum. Kilisenin avlusundaki
evlerde yaşayan Alevi ve Sünni vatandaşlar günlerce kilise binası
yıkılacak diye korkulu günler yaşamışlar. Kilise kamulaştırılırsa
yaşadıkları evleri terk etmek zorunda kalacaklarmış. Neredeyse
50-60 yıldır hiç kira ödemeden bu kilisenin avlusundaki evlerde
kalmışlar. Kamulaştırma davası Ermeni Vakfının lehine sonuçlanınca
bu Müslüman aileler ellerini gökyüzüne açıp "Allahım sen bizi
sokakta yaşamak zorunda bırakmadığın için sana şükürler olsun"
diyerek dua etmişler.

Sultan Hanımın
kilisenin kamulaştırılmasını önleme çabaları, bu Müslüman (Alevi
ve Sünni) ailelerin kilise avlusundaki evlerinden ayrılmalarını
önlemiş. "Yalnız Bittor'ların evlerini ve o sokaktaki diğer
Ermeni evlerinin yıkılmasını önleyemedik. Bu evler birkaç ay önce
yıkıldı".

Gözlerinin
yaşardığını fark ediyorum. Bittor kim?
"Çocukluk arkadaşım. Beraber büyüdük. Yıkılan o sokakta geçti
tüm çocukluğumuz ve genç kızlığımız. O evlerin bahçelerinde oyunlar
oynardık. Evlerin bahçelerindeki meyve ağaçlarını bile kesmişler"
diyor. Bir başka komşusu
"Ermeni komşularımız evlerini terk ettikleri o son günde bile,
bu ağaçlara su vermişlerdi. Meyvelerini yıllardır toplardık" diye
de ekliyor.
"Bu Ermeni sokağın yapılmasında Halep'ten Ermeni ve Süryani mimarlar
gelmiş. Bu mimarlar çoktan öldüğü için, bu binaların bir benzerinin
tekrar yapılması olanaksızmış. Sanat eserleri sadece bir kez yaratılırlarmış".

Uzun bir sessizlik yaşıyoruz...

"AKP kentsel dönüşüm adı altında tüm Hıristiyan yapıları bir bir
yok ediyor. En son İstanbul Balat'ta da buna benzer olaylar yaşandı.
Kentsel dönüşüm bahanesi ile Türkiye'deki Hıristiyanlıkla ilgili
bütün yapılar yok edilirse şaşmamak gerek". Tekrar sessizlik...

Yağmalanan çocukluk
Peki bu sokakta yıkılan evlerin arsası ne olacak?
Ermeni sahipleri nerede?
Sultan Hanım konuşmuyor.
Çocukluğu yağmalanıyor. Çaresiz.
Komşusu "Yıkılan evlerin arsaları Merkez Camii'nin avlusuna eklenecek.
Camii'nin avlusunun büyütülmesi böylece mümkün olacakmış" diyor.

Kırıkhan entelektüel Ermeni hemşerilerinden sonra bu sefer de,
Ermeni mimarisinin başyapıtları olan taş Ermeni yapılarını kaybediyor,
sessizce ve benliği kanayarak.

Sultan Hanımın diğer Ermeniler gibi Kırıkhan'dan çekip
gitmeyeceği kesin. Kırıkhan'la özdeşleşmiş o.

Sultan Hanım daha kaç yıl yaşar bilmiyorum.
Ama eğer Kırıkhan son Ermeni hemşerisini de kaybederse
o zaman durum vahim. Kırıkhan'ın öksüz kalacağı gibi,
diğer Ermeni yapılar da öksüz kalacak; sahipsiz, çaresiz ve yalnız.
YAŞAR
BATMAN: Galatasaray Üniversitesi




|
|

FARKLI RENKLER FARKLI KÜLTÜRLER

SÜRYANİ
KÜLTÜRÜ

ERMENİ
KÜLTÜRÜ

YAHUDİ
KÜLTÜRÜ

RUM
KÜLTÜRÜ

Tarihçe

Bayramlar
ve
Özel Günler

Büyükada
Rum
Yetimhanesi

İoannis
Papadopulos

Rum
Ortodoks
Patrikhanesi

Rum
Cemaatleri

Rum
Okulları

Rumca
Basın

Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|