



Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

Güncelleme:
30 / 08 / 2007
|
Radikal'den:
Ermeni
Soykırımının Yeni Kanıtları...

Türkiye inkâr politikasını sürdürse de, 20. asrın ilk 'Holokost'u
olan Ermeni soykırımına dair her gün yeni kanıt bulunuyor. Ermeni
Soykırımı Müzesi Müdürü Demoyan ise bu acının kaydının düşülmesi
gerektiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: "Türk hükümetinin
inkârı, atalarının yaptıklarından gurur duyduklarını gösteriyor"

Robert Fisk / Radikal:
Daha önce hiç yayımlanmamış fotoğraflar, 20. asrın ilk soykırımının
dehşetini yansıtıyor. 1915'te Erzurum'dan çıkıp açık arazide yürüyen
korkmuş insanlar görülüyor; erkekler, kadınlar ve çocuklar, ölüm
yürüyüşünün başında. Erzurum'dan gönderilen Ermenilerin hiçbirinin
sağ kalmadığını biliyoruz. Erkeklerin çoğu vuruldu, çocuklar (o
fotoğraftakiler de dahil) açlıktan veya hastalıktan öldü. Genç
kadınların neredeyse hepsine tecavüz edildi, yaşlı kadınlar dövülerek
öldürüldü, hastalar ve bebekler yol kenarlarında ölüme terk edildi.

Bu nadir fotoğraflar, çağımızın en korkunç olaylarından birine
tanıklık ediyor. Kötü baskı kalitesi (Çeken kişi Ermeni göçmenlerin
hareketlerine intibak edememiş, bir diğerinin tepesinde parmak
izi var), sahici olduklarına kuşku bırakmıyor. O dönemde Türk
demiryolu sisteminin geliştirilmesi için kredi sağlayan Deutsche
Bank'ın arşivlerinden gelen fotoğraflar bunlar. Bir diğerinde
(Bugüne kadar sadece Almanya ve modern dönem Ermenistan'daki iki
dergide yayımlandı) aralarında çocukların da bulunduğu onlarca
perişan Ermeni yük vagonlarına tıka basa sokulmuş. Türkler bu
vagonların her birine 90 Ermeni koymuş; Naziler de Yahudi Holokostu
sırasında insanları Doğu Avrupa'daki ölüm kamplarına gönderirken
aynısını yapmıştı.

Erivan'ın
hemen dışındaki gri taştan inşa edilmiş Ermeni Soykırımı Müzesi'nin
müdürü Hayk Demoyan bilgisayar ekranındaki fotoğraflara
kederli bir sessizlikle bakıyor. Modern Türkiye tarihi dersleri
veren bir akademisyen olan Demoyan, Türk katliamından geriye
kalan ve üstüne bir de 70 yıl boyu Sovyetler Birliği'nin parçası
olarak çok çeken Ermenistan'daki en dinamik soykırım araştırmacılarından
biri. "Evet, bu fotoğrafları alabilirsiniz" diyor ve devam ediyor:
"Hâlâ yeni fotoğraflar keşfediyoruz. Bunları Almanlar çekmiş ve
2. Dünya Savaşı'nda da yok olmamışlar. Bugün müzemizin bir ortak
bellek mekânı, travmanın hatırlandığı bir mekân olmasını istiyoruz.
Müzemiz Ermenilerin yanı sıra Türkler için de.
Bu Türklerin de tarihi."

NAZİ ALMANYASI'YLA TUHAF PARALELLİKLER VAR
Geçen asrın ilk Holokost'unun (Winston Churchill Nazilerin
altı milyon Yahudi'yi öldürmesinden yıllar önce Ermeni soykırımı
için tam da bu kelimeyi kullanmıştı) hikâyesi, modern Türkiye
gerçekleri inkâr etse de iyi biliniyor. Kezâ Nazi Almanyası'nın
Yahudileri katletmesiyle arasındaki paralellikler de. Türkiye'nin
Ermenilere yönelik terör furyası, Ermeni ırkını yok etme çabasıydı.
Türkler kamuoyu önünde Ermeni nüfusu 'yeniden iskân etme' gereğinden
dem vursa da (aynı Almanların sonradan Yahudiler hakkında söylediği
gibi), Enver Paşa'nın İttihat ve Terakki Partisi'nin
niyetleri açıkça ortadaydı. Sözgelimi 15 Eylül 1915'te içişleri
bakanı Talat Paşa, Halep valisine kentteki on binlerce
Ermeni'ye yapması gerekenleri emreden şu telgrafı gönderiyordu:
"Hükümetin... Türkiye'de yaşayan mevzu bahis insanları tümüyle
yok etmeye karar verdiği konusunda bilgilendirilmiş bulunuyorsunuz...
Önlemler ne kadar trajik olursa olsun varlıkları ortadan kaldırılmalıdır
ve yaşa, cinsiyete bakılmamalı, vicdan muhasebelerine girişilmemelidir."
Bu kelimeler Himmler'in 1941'de SS katillerine söylediklerinin
neredeyse aynısı.


Önde gelen ve epey cesur bir Türk akademisyen olan Taner Akçam,
soykırımın gerçekliğini göstermek için orijinal Osmanlı Türk belgelerini
kullandı. Bugün böyle yaptığı için kendi hükümetinin şiddetli
saldırıları altında olan Akçam, Türk arşivlerinde şunu
buldu: Türk subaylar, bireysel olarak, sık sık katliam emirlerine
dair 'ikilemleri'ni yazdılar; üslerine gönderdikleri ve tam da
aynı zamana denk düşen telgraflarda, 'yeniden iskân' sırasında
Ermenilere yeterince koruma ve yiyecek sağlanmasını istediler.
Bu da Nazi Almanyası'yla tuhaf bir paralellik gösteriyor: Alman
subaylar bir yandan yüz binlerce Yahudi'yi gaz odalarına gönderirken,
bir yandan da Cenevre'deki Kızılhaç yetkililerini onların iyi
korunduğu ve beslendiği konusunda temin ediyorlardı.

Osmanlı Türkiyesi'nin Ortadoğu'daki bütün Hıristiyan soyunu imha
girişimi, Türk polisi, askeri ve Kürt aşiret üyelerinin estirdiği
benzersiz bir dehşet rüzgârının da tarihi... Demoyan müzedeki
bürosunda, bu muazzam acının kaydının düşülmesi gereğinden söz
ediyor: "Hayatta kalan herkesin yazılarında görebilirsiniz
bu acıyı. Diyasporadan, dedeleri ve nineleri soykırımda ölmüş
ziyaretçiler geldiğinde, çalışanlarımız onlarla birlikte duygulanıyor.
Bu insanların sergiyi gezerken son derece üzüldüğüne, gözyaşlarına
boğulduğuna ve bazılarının neredeyse aklını yitirecek hale geldiğine
tanık oluyorlar. Bu bizim için çok zor bir durum. Mevcut Türk
hükümetinin soykırımı inkâr eden tutumu, atalarının yaptığından
gurur duyduklarını gösteriyor. Osmanlıların yaptıklarından memnun
olduklarını söylüyorlar. Ancak bugün dünyanın dört köşesindeki
birçok yerin, Erivan'ın bile, çalışmamızı sürdürmemizi sağlayacak
arşiv malzemeleri açısından altın madeni gibi olduğunu görüyoruz.
Her gün yeni fotoğraf veya belgeler ortaya çıkarıyoruz."

Demoyan'ın verdiği fotoğraflar 1915'te Deutsche Bank çalışanlarınca
çekilmiş ve Türklerin Ermeni nüfusunu katlettiği iddialarının
kanıtı olarak Berlin'deki merkez büroya gönderilmiş. Halen Deutsche
Bank Tarih Enstitüsü'nün Doğu Bölümü'nde bulunabilirler.

Harput'taki
bir Alman mühendisin gönderdiği en önemli fotoğraflardan birindeyse
Ermeni erkekler Türk askerleri tarafından infaza götürülüyor.
Banka görevlileri, Osmanlı Türklerinin Ermenileri ölüme, parasını
Almanya'nın verdiği trenlerle götürmesinden dolayı afallamıştı.
Yeni demiryolu ağının soykırım için değil, askeri amaçlarla kullanılacağını
düşünüyorlardı.

Osmanlı ordusunu yeniden yapılandırmaları için Türkiye'ye gönderilen
Alman askerleri de soykırıma tanıklık etti. Özellikle cesur bir
teğmenin, Armin Wenger'in çektiği fotoğraflar, bugün en önemli
kanıtlar niteliğinde. Soykırımı uğursuz amaçlarla izleyen Alman
subaylar da vardı. Ermeni akademisyen Vakhan Dadriyan, 26 yıl
sonra bu subaylardan bazılarının Alman işgali altındaki Rusya'da
Yahudilerin toplu katliamını gerçekleştirdiğini ortaya çıkardı.

STALİN'İN TAŞNAK YASAĞI BAZI BELGELERİ YOK ETTİ Bilgisayarlar,
Erivan müzesi gibi araştırma kurumlarında dönüşüm yaratmış. Kıt
kaynaklarla araştırma yapan kurumların yerini bugün, Demoyan'ın
kısa süre sonra akademik dergilerde yayımlayacağı türden zengin
belgeleri içeren kurumlar almış. "1915'te Ermenistan'da bulunan
bazı Alman subayların ülkelerine döndüklerinde kişisel koleksiyonlar
için soykırım fotoğraflarını sattığına dair bilgiler aldık...
St. Petersburg'dan biri, 1940'tan kalma el yazısı hatıralar okuduğunu
ve yazarın 1915 ve 1916'da Van ve Maraş'taki Ermeni cesetlerinin
fotoğraflarından söz ettiğini anlattı bize." Rus Çarlık birlikleri
Van'a yürüdü ve kısa süreliğine de olsa kentin zor durumdaki Ermeni
nüfusunu kurtardı. Ardından Ruslar çekildi ve çekilmeden önce
belli ki bazıları ölen Ermenilerin fotoğraflarını da çekti.

Katliamların unutulmasında Stalin'in de katkısı var. Osmanlı
İmparatorluğu'ndaki Ermeni siyasetinin önde gelen partisi Taşnak,
Sovyetler tarafından yasaklandı. "1930'larda herkes soykırıma
dair el yazısı hatıraları, fotoğrafları, tapu belgelerini yok
etti; yoksa Sovyet gizli polisi tarafından Taşnak'la bağlantılı
sayılmaktan korkuyorlardı" diyor Demoyan ve bu paha
biçilmez kayıp karşısında başını sallıyor. "Şimdi Fransa'da
yeni materyaller ve dönemin insani yardım görevlilerinin çektiği
yeni fotoğraflar buluyoruz. 1915'te çekilmiş iki veya üç belgesel
olduğunu biliyoruz. Biri, Türklerin Ermenilerle nasıl 'başa çıktığını',
soykırıma taraftar şekilde göstermek için bir Kürt liderince çekilmiş.
1915'te Muş sürgünü sırasında kentte görev yapan Norveç misyonerliğinden
kalma büyük miktarda yeni materyal de var."

Soykırımdan hemen sonra yazılıp yayımlanan, fakat zaman içinde
kaybolan veya unutulan hatıraların ve kitapların da arşivlenmesi
gerek. Sözgelimi 1929'da Boston'da yayımlandığında çok sınırlı
dağıtılan bir kitap var. 'Çanakkale'den Filistin'e' adlı
bu kitap Yüzbaşı Sarkis Torosyan'ın imzasını taşıyor.
Yazar Türk ordusunda görev yapan ve Çanakkale'de kahramanca çarpışıp
yaralandığı için madalya alan bir subay. İyileştikten sonra Müttefikler'le
savaşmak için Filistin'e doğru yola çıkıyor, fakat Suriye'nin
kuzey çöllerinde ölmekte olan binlerce Ermeni mülteci görünce
dehşete düşüyor. O büyük acının yer aldığı paragraflarda Torosyan,
kız kardeşini paçavralar içinde bulduğunu ve nişanlısı Cemile'nin
nasıl kollarında öldüğünü anlatıyor. "Cemile'yi kaldırdım,
gözlerindeki acı ve korku giderek silindi, ta ki tekrar yıldızlar
gibi, bir doğu gecesinin yıldızları gibi parlayana dek. Ve sonra
öldü, bir düşün bitmesi gibi." Torosyan saf değiştiriyor,
Araplarla birlikte savaşıyor, hatta Arabistanlı Lawrence'la
da tanışıyor; onun kendisini hiç etkilemediğini anlatıyor...

Torosyan Araplarla giriştiği savaştan da hayal kırıklığıyla
ayrılıyor ve Ermeni bir subay sıfatıyla, Fransız işgal ordusuyla
birlikte tekrar Osmanlı Türkiyesi'ne giriyor. Fakat Kemalist gerillalar
Fransız ordusuna saldırıyor ve Fransızlar güvenli geçiş karşılığında
mühimmatlarını teslim ederek kentten ayrılıyor. Bunun ardından
Torosyan Amerika'daki akrabalarının yanına gidiyor.

Devamını
okumak için tıklayın


|
|

FARKLI RENKLER FARKLI KÜLTÜRLER

SÜRYANİ
KÜLTÜRÜ

ERMENİ
KÜLTÜRÜ

YAHUDİ
KÜLTÜRÜ

RUM
KÜLTÜRÜ

Tarihçe

Bayramlar
ve
Özel Günler

Büyükada
Rum
Yetimhanesi

İoannis
Papadopulos

Rum
Ortodoks
Patrikhanesi

Rum
Cemaatleri

Rum
Okulları

Rumca
Basın

Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|