Mitler Güncelleme:
22.05.2001
 
MİT:
Penetrasyonun (giriş-çıkış) yaşanmadığı bir cinsel ilişki gerçek
bir cinsel ilişki sayılamaz.
Gerçek: Tabii ki yanlış. Bu yanlış inancın
esas kökeni cinselliği sadece üreme yolu olarak gören dinsel
inançlardır. Üreme için gerekli olan da penetrasyondur. Ancak
penetrasyonun esas öneminin buradan gelmesinin ötesinde, kızlık
zarının penetrasyon yoluyla delinmesi de söz konusu eylemin önemini
arttırır. Ne de olsa ciddiye alınması gereken şey kızlık zarının
gördüğü fiziksel zarar ve buna bağlı olarak "namus"tur. Hatta bir
kadının başka bir kadını penetrasyona "maruz" bırakması söz konusu
olmadığından lezbiyen ilişkiler de gerçek bir cinsel ilişki
gibi görülüp ciddiye alınmaz. Penis yoksa cinsellik de yoktur!

Oysa
ki ne kadında ne de erkekte cinsel organların uyarılması
ve cinsel boşalmanın gerçekleşmesi için ne ikinci bir
cinsel organ ne de penetrasyon şarttır. Dokunma
ve oral seksle de pekâlâ boşalma gerçekleşebilir. Cinsel
ilişkinin "ciddiyetini" belirlemesi gereken penetrasyon değil
boşalmadır.

Hatta
boşalma bile olmadan bir çift sekste mutlu olabilir.

Erkek
eşcinsellerin ilişkilerinde mutlaka penetrasyon yaşandığına dair
yerleşik fikre gelince, o da bir mit. Berkeley Üniversitesi'nde
erkek eşcinseller üzerine yapılan kapsamlı bir araştırma sonuçlarının
arasında sadece yüzde yirmi beşinin düzenli olarak aktif
ya da pasif şekilde anal seks yaptıkları var. Çoğunluk penetrasyonsuz
bir cinsel ilişkiyi tercih ediyor.


MİT: Bulundukları ortam ve şartları dolayısıyla kadın
"bulamayan" erkekler gey, erkek "bulamayan" kadınlar da lezbiyen
olur.

Bu mit esas olarak heteroseksüel Türk erkeklerinin oldukça önemli
bir yüzdesinin "cinsel yönelim" teriminin ne olduğunu bir
türlü anlayamaması yüzünden eşcinselliğe getirebildikleri, kendilerince
en mantıklı açıklamadır. Bu mit, "İnsan nasıl olur da karşı cinsten
hoşlanmaz?" sorusuna yanıt vermek üzere oluşmuştur. Bazı zamanlar
ise kendini heteroseksüel olarak tanımladıkları halde erkeklerle
de beraber olan erkeklerin buldukları "mazeret"tir.

Oysa
ki eşcinseller de heteroseksüellerden çok daha farklı bir toplumda
yaşamıyorlar ve heteroseksüellerin çevresinde ne kadar kadın ne
kadar erkek varsa, eşcinsellerin çevresinde de o kadar var. Cinsel
yönelim partnerin "ulaşılabilirliği" ile değil, kişinin güdülerine
göre belirlenir. Sosyal şartlar sadece varolan güdülerin ortaya
çıkış sürecini belirler.

Herkesin
bildiği üzere sosyal yaşam açısından sonsuz olanaklara sahip birçok
ünlü eşcinsel var. Şarkıcılar, müzisyenler, oyuncular, televizyoncular...
Bulundukları ortam dolayısıyla karşı cinsten bir partner bulmaları
bu kadar kolay olan erkek ve kadınların kendi cinsleriyle beraber
olmaları herhalde karşı cinse "ulaşamamak" olamaz. İşte küçük kafaların
yarattığı bir dayanaksız mit daha.


Güncelleme:
22.11.2000
MİT: Erkek eşcinselliğinin nedeni babayla sağlıklı bir bağ kurulamayışıdır.
Bu görüş eski psikanalitik stereotip bakış açısı için geçerlidir.
Erkek eşcinselliğinin uzak ve reddedici babalardan kaynaklandığına
ilişkin görüşlerin bazı yüzeysel gözlemlerin yanlışlıkla yorumlanışına
bağlı olduğu göz önüne serilmiş ve birçok eşcinsel erkekte babalarına
ilişkin bu tür anımsayışların savunucu çarpıtmalara bağlı olduğunu;
diğer bazı olgularda da eşcinsel olarak gelişmekte olan oğullarındaki
yaşamın ilk yıllarında kendini belli eden davranışsal farklılığı
(örneğin kendilerine özel ilgi duyuşlarını ve bekledikleri, bildikleri
tipik erkek çocuk davranışını göstermeyişlerini) algılayan homofob
babaların tepkisel ve savunucu bir şekilde oğullarından uzaklaştığını
veya reddedici davrandığını, yani bunun oğuldaki eşcinselliğin nedeninden
ziyade bir sonucu olduğu belirlenmiştir.


Güncelleme:
31.10.2000
Eşcinsellik cinsiyet değiştirmenin bir önceki aşaması mıdır?
Ankete katılanların yüzde 74'ünün de akıllıca yanıt verdiği
üzere yanıt net: "Hayır". Biyolojik olarak kadın ve erkek iki cinsiyet
vardır. Eşcinsellik bir cinsel yönelimdir. Kişinin biyolojik cinsiyetini
etkilemez. Erkeklerle beraber olan bir erkek, erkek eşcinseldir.
Bu onun kadınsı biz özellik gösterdiği anlamına gelmez. Bir erkekle
beraber olmak sadece bir kadına özgü bir şey olarak görüldüğünde
ise toplumun koyduğu kültür kurallarını otomatik olarak kabul edilmiş
ve bunun dışına çıkan her türlü eylem "tuhaf" kabul edilmiş olur.
Ancak bu toplum neyi doğru biliyor ki bu konuda da yerleştirdiği
kalıplar sorgusuz doğru olsun?
Biyolojik
cinsiyetinden memnun olmayıp karşı cinse geçmek isteyen transseksüllerin
durumu eşcinsellerinkinden farklıdır. Bir eşcinsel bedeniyle ve
cinsiyetiyle barışıktır. Bir transseksüel için ise önemli olan asıl
cinsiyetiyle aynı cinsiyetten biriyle beraber olmak değil, bir an
önce karşı cinse geçiş yapmaktır. Hatta öyle erkekten-kadına transseksüeller
vardır ki, sadece penislerinin alınması bile onları mutlu eder.
İlginç bir durum da bazen transseksüelliğin cinsel yönelimi etkilememesidir.
Yani cinsiyet olarak kadınlığa geçen ve kadınlarla beraber olmaya
devam eden erkekler ve kadınken erkek olan ve erkeklerden hoşlanmaya
devam eden kadınlar vardır. Bu durumda cinsiyet değiştirdikten sonra
lezbiyen ve gey olduklarını söylemek mümkün.

Yıllardır çizilen imajın aksine bir eşcinselin "sonu" cinsiyet değiştirmek
değildir. Bu mite birçok eşcinsel bile kanmış ve hayatlarının amacı
cinsiyet değiştirmek olmuştur. Bugün Türkiye'de önemli miktarda
yanlış transseksüel var. Rollerin sadece kadın ve erkek olarak paylaştırıldığı
ve biyolojik cinsiyetin ötesinde cinsiyete dayalı bir sosyal sınıf
oluşturulduğu bu ülkede normlara uymayan bir erkek ya da kadın olmak
zor. Ancak normlara uymaya kalkıp cinsiyet değiştirdikten sonra
ise her şey çok daha zor!
 
Güncelleme:
17.10.2000

Eşcinselliğin nedenleri konusunda birçok mit vardır ve bugün
bile bazıları ısrarla tekrarlanır. Bu mitik bakış açısını alıp,
alaşağı edip heteroseksüellere uyguladık. İşte heteroseksüelliğin
nedenleri!

Heteroseksüellik
ve nedenleri
NEDİR? Heteroseksüellik, insanların karşı cinse karşı
yoğun bir duygusal ve cinsel istek duymaları durumudur. Anatomik,
psikolojik, sosyolojik ve kültürel sınırlamalar yüzünden ortaya
çıkar. Ama birçok heteroseksüel bu durumdan memnundur ve gurur duyar.
Heteroseksüellerin çoğunun merakla karışık, arzularını tatminle
kafayı bozdukları söylenebilir.

Nedenleri
1)
Hormonal dengesizlik: Çok rağbet gören bir teori, heteroseksüellerin
seks hormonlarında bir dengesizlik olduğudur. Kadınlık ve erkeklik
hormonlarının normal karışımı yerine, heteroseksüellerde
ikisinden biri daha fazladır. Bu da onlarda kendi cinsleriyle
tam ve tatmin edici bir ilişkiye girme yeterliliği yoksunluğuna
yol açar.
2)
Ekonomik şartlar: Toplumumuz sadece heteroseksüel çiftlere
finansal destekte ve çeşitli teşviklerde bulunuyor. Örneğin anne-baba
evlenirken yardım ediyor, bankalar evlilik kredisi veriyor,
işyerleri çocuk yardımı yapıyor. Ayrıca evlilikte elektrik,
telefon, su faturaları ve diğer taksitler ortak ödeniyor.
Bu yüzden gay olmak pahalı ve birçok kişinin gücü buna yetmiyor,
heteroseksüel olmak zorunda kalıyorlar.
3)
Ölüm korkusu: Heteroseksüel çiftlerin biraraya gelmelerinin
altında esasında bir ölüm ve soylarının sona ermesi korkusu
yatıyor. Ne pahasına olursa olsun nesillerini devam ettirmek isteyerek,
şu anki nüfus patlamasının kontrol edilmeden devamı halinde, dünya
çapında ortaya çıkacak kıtlık ve açlığa kayıtsız kalıyorlar.
4) Kültürel eksiklik: Birçok heteroseksüelin kendi vücut
güzelliklerinin farkına varma ya da bunu anlama isteklerinin
acımasızca bastırıldığı bir ortamdan geldiği anlaşılacaktır.
Heteroseksüel erkekler hemen daima, kendilerinin çirkin olduğunu
ve güzelliğin sadece kadınlara özgü bir şey olduğunu düşünürler.
Birçok akıl hastalığının da kökü bu "kendini reddetme" sendromuna
dayanır.
5) Patolojik şartlar: Heteroseksüellerin çoğu "doğuştan"
böyle olduklarını iddia ederler. Ne yazık ki bu pek doğru değildir.
Straight'lerin cinsel yönelimleri heteroseksüel çevreleriyle
aralarındaki iletişimin sonucudur. Yani bunun doğuştan olduğunu
iddia edip, kabul etmezler, durumlarının sorumluluğundan kurtulmaya
çalışırlar.
6) Sosyal şartlar: Birçok düşüncesiz heteroseksüel,
medyanın şartlandırma bombardımanın etkisinde kalır ve sıkıntılı
birer stereotip olurlar; yani belirli kalıpların arasında
sıkışıp kalırlar. Bu tür insanlara karşı ancak acıma hissedebiliriz.
Çünkü kişiliklerinin "evli heteroseksüel çift" idealini benimseyen
tarafını reddederler. Bu da onların kendi eşsiz cinsellikleriyle
bağlantıyı kaybettiğini gösterir.
7) Çocuklukta yaşanan kötü tecrübeler: Küçükken aynı cinsten
biriyle yaşanan kötü bir cinsel deneyim, kendi cinsinden
olan herkesi korku yüzünden reddetmeye sebep olabilir. Fakat
arzu bilinçaltında devam eder ve heteroseksüel sinir bozukluğu
olarak ortaya çıkar.
8) Ailevi problemler: Engellenemeyen birçok heteroseksüel
davranış vakasına bakıldığında, anne-babanın da aynı problemden
şikayetçi olduğu görülecektir...
Çeviri - uyarlama: Uğur Alper
|