
GLK
Editörü'nden... Güncelleme:
08.05.2001

Sanırım
21. yüzyıldayız (His Glass Menagerie)

7 Mayıs 2001 Pazartesi, 23:30, sıkıntı
Sıkıldım. Her şeyden sıkıldım. Sabah erkenden kalkıp işe
gitmekten, bana gösterilen şeyleri sorgusuz sualsiz yapmaktan sıkıldım.
Her gün aynı otobüse binmekten, bir haftadır aynı gömleği giydiği
için yakası sararmış otobüs şoföründen, vereceği para üstünü yanlış
olmasın diye on kez sayan muavinden, koltuklarda uyuklayan insanlardan
sıkıldım. Aslında bu şehrin caddelerinden, arabalarından, denizinden,
gökyüzünden de sıkıldım.

Üzerime üzerime gelen binalar, metropol özürlü, yaşam daraltıcı
adamlar, trafik işaretleri, hız limitleri, kurallar emirler... Atacağım
adımı, yiyeceğim yemeği, sevineceğim mutlulukları düzenleyen yasalar.
Dinlediğim müziği yasaklayan, okuduğum kitapları toplatan otoritelerim.
Aşkıma laf eden, yaşamıma dokunan sözde yakın bildiklerim. Sarıp
sarmalarken boğan, nefessiz bırakan sevgilerim. Bir zamanlar bir
yaşamım vardı. Onu geri istiyorum!

8 Mayıs Salı, 00:45, good old days
Eski güzel günler, yaşamıma sahip olduğum, eksiklik ve fazlalarımın
olmadığı yıllar. Çocukken ne kolaydı her şey. Bilmediğim hiçbir
şey beni rahatsız etmiyordu. Dünya bizim sokaktan ibaretti. Özgürlük
bu sınırlar içinde sonsuzdu. Sorumluluğum kendi bedenimeydi sadece
ama onun bile farkında değildim. İşte özgürlük de buydu. Tasasızlık,
rahatlık. Yanlış yapma korkusundan uzaklık. Hem varsın hem yoksun.
Ortada tartışılan bir sorun senin sorunun değildir, sen gider oynarsın.
İlgi görme zamanında ise merkezdesin, mutlusun.

8 Mayıs Salı 02:15, modern yaşam
Ne zaman geçtik bu modern yaşam denen şeye? Ne zaman geliştik
bu kadar? Bu şehir ne zaman metropol oldu? Bana sordular mı? Ben
burada yaşamıyor muyum? Trafik işaretleri ne zaman bu kadar çoğaldı?
Kapılara tek tip numaraları kimler koydu? Herkesin üzerinde gördüğüm
bu üniforma kıyafetleri giymek zorunlu mu? Çıplak gezmek peki? Yasak
mı? Topluca nereye gidiyoruz? Herkes aynı yönde ne yapacak? Çok
"modern", düzgün sıralar halinde nereye ilerliyor bunca insan? Neden
bu kadar büyük gülümsemeler var yüzlerinde? Sahte gülümsemeler,
hiç kahkaha yok. Niçin mutlular?

Tek miyim? Çok muyum? Mutluluk koca gülümsemeli insanların
gittiği yolda... Sanırım. Çıkış yok mu? Alternatif yok mu? Sorularla
bir yere ulaşılır mı? Hey buradayım! Beni de alın.

8 Mayıs Salı, 02:45, yitik
Kaybolmak istiyorum. Yitip gitmek. Kimse görmeden, kimse
fark etmeden çok uzaklara gitmek istiyorum. Hayır hayır, ölmek istemiyorum.
Sadece herkes beni unutsun, eksikliğimin kimse farkına varmasın.
Ben kimdim, ben bile hatırlamayayım. Yeni bir hayat, yeni bir dünya.
Arabalar geçmesin evimin önünden. İnsan olmasın yakın çevrede. Bir
memurun emeklilik fantezisinden çok daha fazlası benimki. Yalnız
olmak istiyorum yapayalnız. Kendimle kalmak, kendimi bulmak istiyorum.
Kaybettiğim kendimi. İçine başkalarını enjekte ederek hayatta tuttuğum
benliğimi.

Peki nasıl olur? Yağmur gibi, su gibi akıp gitsem, uzaklarda
bulsam kendimi. Geride kalanlar bana küfretmez mi? Parçası olduğum
yaşamlar kırılıp tükenmez mi? Arada bir domino taşının eksikliği
tüm taşları etkilemez mi? Sorular çok, yanıtlar sınırlı. Bilmiyorum,
yapamayacağım. Büyük çarkın içindeki yerimi bırakamayacak kadar
güvensizim. Korkuyorum da. Bırakıp gitmek geri dönmemek anlamına
da gelebilir. Kimse yeri doldurulamaz değildir. Döndüğümde koltuğumda
bana çok benzeyen başka biri oturuyor olacaktır. Yaşam yerimi kaybetmektense
özgüvenimi kaybetmeyi tercih ederim. Yıllardır yaşam felsefem bu
benim. Belki de o yüzden bana "loser" diyorlar. Ama ben "loser"
olmak istemiyorum!

8 Mayıs Salı, 03:30, tutunmak
Kaygılarım beni aşmış bini bulmuş. Kaygı kaygıyı getirir,
yaşamı çekilmez hale sokar. Derin bir nefes alıp üçe kadar saydım.
Oksijenle dolu beynimde bir şimşek çaktı. Yaşama bir yerinden tutunmam
lazımdı. Dallar çeşitli. Marifet en dikensizini bulmak. Vurdumduymazlık,
umursamazlık. Gerekli olan yepyeni bir uyanma, yatma, kalkma, konuşma,
düşünme biçimi. Şarkılar buna göre baştan yazılmalı, sesler baştan
düzenlenmeli. Sanırım tutunacak dalı benden önce bulanlar olmuş
ve demişler ki:
Yaşam geriye doğru yaşanmalı, düşünce ileri doğru okunmalı...

Neşeli
kalın.
Uğur
Alper

Diğer yazıları için tıklayın
|