
Cinsiyyet
(GL haber) Güncelleme:
22. 09. 2007
Kaos GL: Salgının Adı Frengi Değil Homofobi!
BİRGÜN
- Hürriyet Gazetesi'nde 'Bursa'yı sarsan frengi listesi' ifadesiyle
verilen habere Gey Lezbiyen Derneği'nden (Kaos GL) tepki geldi.
Konuyla ilgili açıklama yapan Kaos GL Başkanı Umut Güner, "2 Eylül'de,
Bursa'da Gökkuşağı Derneği'ne yapılan polis baskınının ardından
gelişen adli süreci ve uygulamaların medyadaki sunuluş şeklini kaygıyla
izliyoruz. Söz konusu gazetede emniyet güçlerince frengili olduğu
ilan edilen travesti ve transeksüeller ifşa edilmek suretiyle insan
hakları ihlali yapılmıştır" dedi. Bursa Emniyeti ile basının el
ele verip ahlaki yargılardan hareketle "suç" tanımlaması yapmasının
kabul edilemez olduğunu ifade eden Güner, "Hürriyet Gazetesi, ahlaki
dayatmaya aracı olarak 'Bursa'yı sarsan frengi listesi' haberiyle
homofobi ve trans-fobinin yeniden üretilmesini ve yayılmasını sağlamıştır"
dedi.
Özlem Zorcan Ankara.


'Yeni Linç Girişimlerine Davet'
BİRGÜN
- Bursa'da "fuhuş çetesi" kurdukları iddiasıyla tutuklanan 12 travestiden
6'sında frengi hastalığı saptandığının açıklanmasıyla, bu kişilerin
ilişki kurduğu yaklaşık 300 vatandaşın polis zoruyla tedavi ettirilmesi
gündeme geldi. Travestilerle ilişkiye girenlerden 200'ünün adları
ve adresleri de tek tek saptandı. Geri kalan 100 kişinin kimliğinin
tespit çalışması sürüyor. Bursa Emniyet Müdürlüğü'nün, "fuhuş çetesi"
kurdukları iddiasıyla aralarında Gökkuşağı Derneği Başkanı Öykü
Evren Ö. ile bir süre önce evlendiği eşi Mehmet Ö'nün de bulunduğu
16 kişiyi gözaltına almasının ardından Öykü Evren Ö. ve eşi Mehmet
Ö'nün de aralarında bulunduğu 12 kişi "fuhuş çetesi" oluşturdukları
iddiasıyla tutuklandı, 4 travesti ise tutuksuz yargılanmak üzere
serbest bırakıldı.

Bursa Emniyet Müdürü Tahsin Demir'in hukuki zorunluluk olmadıkça
tıbbi bilgilerin açıklanması insan hakları evrensel beyannamesine
aykırı olduğu halde, Evren dahil 6 kişinin frengi hastası olduğunu
açıklamasına başta Kaos Gey Lezbiyen Derneği (Kaos GL) olmak üzere
pek çok sivil toplum örgütü tarafından tepki geldi. Kaos GL Derneği
Başkanı Umut Güner, Bursa'da yaşanan gelişmeleri kaygıyla izlediklerini
belirterek, "Mevcut yaklaşımlarla suçlu ilan edilen kişiler ahlak
değersel yaklaşımlarla damgalanmakta ve mahkum edilmektedir. Hiç
şüphesiz ki bu tur uygulamalar yeni linç girişimlerine cesaret verecektir.
Cinsel sağlık, insanları damgalayıp, halka korku salarak değil,
güvenli seks bilgisini yayarak sağlanabilir. Bursa Savcılığının
ve Bursa Emniyeti'nin soruşturmayı insan hakkı ihlali gerçekleştirmeden
sürdürmesini istiyoruz" diye konuştu.

Öte yandan Bursa E tipi Kapalı Ceza-evi'nde tutuklu bulunan
Öykü Evren, avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada suçlamaları
kabul etmediğini belirterek, "Sorun bizim Bursa'da yaşamamızı istememelerinden
kaynaklanıyor. Dernek kurduğumuzda da bize karşı tavır alınmıştı.
Buradan gitmemizi istedikleri için bizlere iftira atıyorlar. Ben
iki ay önce evlendim, evlenmeden önce tüm sağlık taramalarından
geçtim. Eğer iddia edildiği gibi frengili olsaydım, o zaman bu ortaya
çıkardı. Ayrıca ben frengiliysem, eşimde de bu hastalığın olması
gerekir ama yok" açıklamasında bulundu.
Özlem Zorcan Ankara



Anayasaya 'Cinsel Yönelim' de
Eklensin
KAOSGL
- AKP'nin yürüttüğü sivil anayasa tartışmaları sürerken Kaos GL,
yeni anayasanın 'eşitlik' ilkesine 'cinsel yönelim' ibaresinin de
eklenmesini talep eden bir mektup yazdı. Mektup bugün Cumhurbaşkanı,
Meclis Başkanı, Başbakan, Bakanlar, Adalet Komisyonu ve Anayasa
Komisyonu üyelerine gönderildi. Mektuba ulaşmak ve etkinliğe katılmak
için tıklayın.



Yaser, Behruz ve Emisa: İran'a
dönerlerse idam edilecekler

BİRGÜN
- Türkiye'ye geçici olarak sığınmış üç İranlı... Yaser, Behruz ve
Emisa. Onların suçu eşcinsel ya da transseksüel olmak. Ölümle tehdit
edildikleri için çareyi İran'dan Türkiye'ye kaçmakta bulmuşlar.
Daha özgür bir ülke olduğunu düşündükleri Türkiye'de yaşadıkları
ise hayal kırıklığı yaratmış. Emisa transseksüel görünümü nedeniyle
evde hapis hayatı yaşarken, Yaser ve Behruz 'Müslüman bir ülkede
yaşatmayız' size tehditleri almışlar. Şu an tek umutları mülteci
olarak kaldıkları Türkiye'den Birleşmiş Milletler'in desteğiyle,
Müslüman olmayan bir ülkede yaşama hakkı elde edebilmek. Yaser,
Behruz ve Emisa, başlarından geçenleri BirGün'e anlattılar.

Emisa sokağa çıkamadığı için görüşmeyi evde olmak şartıyla kabul
ediyorlar. Üçü de bütün samimiyetiyle başından geçenleri ve korkularını
anlatıyor. Yüzlerinde ve gözlerinde derin bir kaygı var. Kim idam
riski altındayken daha iyi olabilir ki? Emisa hiç Türkçe bilmiyor.
Söyleşi yapabilmemize erkek arkadaşı Behruz yardım ediyor. Emisa'ya
ilk sorum dilini bile bilmediği bir ülkeye nasıl bir umutla geldiği
oluyor ve aldığım yanıt yaşadığı trajediyi ortaya koymaya yetiyor
bile:
"Görünümüm nedeniyle hiç evden çıkamadığım bir hayatım var. Yıllardır
kapalı kapılar arkasında, duvarların içinde yaşıyorum. Bu durum
İran'da da böyleydi. Türkiye'de de böyle olacaktı. İnsan sokağa
çıkamayınca dil bilmeye de ihtiyaç duymuyor. Bu nedenle İranlı arkadaşlarımın
yaşadığı Kayseri'ye gelirken hiç 'dil bilmeden ben ne yapacağım'
kaygısı yaşamadım." Devamı



"Kimi Kime Şikayet Ediyoruz?"

KAOSGL
- Petek Erdem:
13 Eylül Perşembe günü Eskişehir'de "iftar öncesi" şiddete maruz
kalan 20 yaşındaki Pelin Kalkan ve 19 yaşındaki Devrim
Çelik yaşadıkları şiddeti ve cinsiyetçiliği anlattılar.
Bize olayı anlatır mısınız?
Devrim Çelik: 5-6 arkadaş kaldırımda durduğumuz sırada yanında
bir kadınla yürüyen bir adam bizi ittirerek "...pu çocukları yol
verin" dedi. O sırada "n'oluyor beyefendi" dememle adamın üzerime
yürümesi bir oldu. Olaya müdahale etmeye çalışan arkadaşıma ise
tekme tokat vurmaya başladı.
Pelin Kalkan: Olayı anlamaya çalışırken "polis" diye bağırmaya
başladım. Polis bir süre izledikten sonra geldi ve karakola götürüldük.
Polisin karakolda size karşı tutumu nasıldı?
Devrim Çelik: Hiç beklemediğimiz, filmlerde gördüğümüzden
farklı bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Mağdur olan biz olmamıza
rağmen polis bizi azarlıyor, adam ise tehditkar tavırlarını ve küfürlerini
devam ettiriyordu. Polis bize "polis" sıfatıyla değil yıllardır
içinde yaşattığı feodal ahlak yargılarıyla yaklaşıyor, sesini yükseltiyor
ve elindeki kocaman tüfeği göstererek duygusal şiddette bulunuyordu.
Üzerimize yürüyen saldırgana o haklıymış gibi davranıyor, yanında
bulunan saldırganın eşine "Dayak istiyorlar, zaten tiplerinden de
belli, şimdi bırakırız merak etmeyin" şeklinde cümleler kurup göz
kırpıyordu. Karakolun dışında bekleyen iki arkadaşımıza da "tiplerinden"
dolayı bağırdı polis.
Pelin Kalkan: İşin diğer bir trajik tarafı saldırganın eşinin
"Üzerine yürüyüp orospu dediyse sen orospu mu oldun, ne var bunda,
niye bu kadar abartıyorsunuz" şeklinde cümleler kurmasıydı. Saldırgan,
karakolun içinde eşine küfür edip tokat attı. Şiddetin meşrulaştırıldığı
apaçık ortadaydı. Polis de buna seyirci kaldı. Cinsiyetçiliğin
karakolda da devam etmesi karşısında tepkiniz ne oldu?
Pelin Kalkan: Karakoldaki cinsiyetçi tutum bir kaç şekilde
anlatılabilir. En başta kadın olduğumuz için ciddiye alınmama durumumuz
vardı. Polis de aciz olduğumuzu düşünerek üzerimize yürüyordu. Kadına
şiddet karakolda da gayet doğal karşılanıyordu. Devrim Çelik:
Onlara içinde bulunduğumuz durumu anlatmaya çalıştığım her an seslerini
daha fazla yükselterek bizi sindirmeye çalışmalarına karşın polise
"Dayak yedik ve hakarete uğradık ama suçlu bizmişiz gibi davranıyorsunuz.
Bizi siz korumayacaksanız kim koruyacak" diye sorduğumda aldığım
cevap da içler acısıydı: "Duygu sömürüsü yapmayın, burada sizin
kaprislerinizi çekmek sorunda değiliz." Bir an düşündüm ve kendime
sordum: Kimi kime şikayet ediyoruz?
Bu olayın ardından neler yaptınız?
Pelin Kalkan: Olayın ertesi günü Eskişehir Kadın Platformu'ndan
bir avukat arkadaşımızla adliyeye gidip savcıyla görüştük ve hukuki
süreci başlattık. Pazartesi günü hem saldırgan hem de polis hakkında
suç duyurusu yapacağız. Ardından da basın açıklaması yaparak olayı
basına duyuracağız.
Son olarak, tüm bu yaşananlarla ilgili eklemek istediğiniz bir
şeyler var mı?
Pelin Kalkan: Ataerkil sistemin kadını ikincileştirdiği
bu ülkede biz kadınlar her gün bu ve buna benzer, hatta bundan çok
daha büyük derecede şiddete maruz kalıyoruz. İşte tam da bu yüzden
her kadın yaşadığı haksızlıkları dile getirmeli ve sistemle mücadele
etmeli. Bir de içinde bulunduğum Eskişehir Demokrat Kadın Platformu'na
desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum.




|